EserHakkında. Ahmet Hamdi Tanpınar tarafından yazılan “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” adlı romanın ilk basımı 1961 yılında yapılmıştır. Anı biçiminde yazılan roman, dört bölümden oluşmaktadır. Romanın Özeti. Birinci Bölüm: Büyük Ümitler
MahurBeste. Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste isimli eserinde II. Abdülhamit dönemini anlatmaktadır. Eserimizin başkahramanı Behçet Bey’dir. Behçet Bey devrin önemli zengin ve saygın ailelerinden birisinin oğludur. Behçet Bey’in babası musikiden hoşlanan ve sayısız yetenekleri olan, çevresinde saygınlığı ile ün
906okunma, 280 beğeni, 41 inceleme, 3.082 alıntı -
Kendihayatından da sık sık kesitler verdiği, masallardan da yararlandığı öyküsünde Tanpınar; yakını, yabancısı, tanıdığı hastaların, gördüğü ölümlerin yorumunu, felsefesini yapar. Tanpınar estetik ve üslubunun en güzel örneğini bizce bu hikâyede verir.
MügeGöncü Korkunun Edebi Görüntüleri Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay’ın Roman ve Hikayelerinde Entelektüelin Korkuları Kitap Özeti. Modernleşme, modernlik, birey, bireyin ve toplumun zihin dünyası, Tanzimat dönemi edebiyatından beri yazar/entelektüelin problemi olarak görülmeye başlansa da ancak Cumhuriyet
AhmetHamdi Tanpınar – Huzur (Roman Özeti) Ahmet Hamdi Tanpınar – Huzur (Roman Özeti) Eserin Adı: Huzur Yazarı : Ahmet Hamdi Tanpınar Basım Yeri ve Tarihi: Dergah Yayınları, İstanbul, 2011 (19. Baskı) 1. Hikâyeleri: Abdullah Efendi'nin Rüyaları (1943-1983), Yaz Yağmuru (1955-1983), Hikayeler (Kitaplaşmayan iki
wtuQs. ROMAN MAHUR BESTE YAZAR AHMET HAMDI TANPINAR TÜRÜ Sosyal – Siyasi roman ÖNEMİ Acı bir aşk hikâyesinin klasik musiki kalıpları ile soyutlanmasının ele alındığı önemli bir romandır. KONUSU Osmanlı Devleti yıllarında ilmiye sınıfının dönüşümü, itibarını yitirişi İsmail Molla, oğlu Behçet Bey ve diğer kişilerin şahsında okuyucuya anlatılmaktadır. ŞAHIS KADROSU İsmail Molla Sağlam bir ahlak anlayışına sahip bir şahıstır. Behçet’in babasıdır. Ata Molla ilmiye sınıfının yozlaşmasının temsil edildiği karakterdir. Geçmişe özlem duyar. Kendi konumunu sarsan yeni bürokrasi sınıfından nefret eder. Sabri Hoca İlmiye sınıfındandır. İmparatorluğun çöküş içerisinde olduğunu görenlerdendir. Sabri Hoca yaşadığı dönemi “medeniyet iflası” olarak görür. Mahur Beste Roman Özeti İsmail Molla dışa dönük bir kişilikken oğlu Behçet Bey dışa kapalı bir mizaca sahiptir. Kitaplar, musiki, saatler ilgilendiği şeylerdir. İsmail Molla ilmiye sınıfındandır ve oğlu Behçet’i de ilmiye sınıfından Ata Molla’nın kızı Atiye ile evlendirmiştir. İsmail Molla, Ata Molla, Sabri Hoca o dönem ilmiye sınıfının önemli şahıslarıdır. İlmiye sınıfı son derece yozlaşmıştır. Üç şahıs da kendi aralarında çekişmektedirler. Ata Molla özellikle yozlaşmanın temsilcisi olmuş olan şahıstır. Mülkiye mezunu olan Behçet Bey pısırık bir tip olması nedeniyle yıkımlar yaşayacaktır. Babasını, karısını ve kızını kaybeder. Bu süreçten sonra ise gördüğü rüyalar, ciltlediği kitaplar ve hangi zamanı gösterdiği bilinmeyen saatlerle hayatını yaşamaya devam eder. Popüler Aramalar Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Kitaptan SeçmelerAnkara Belki Millî Mücadele yıllarının bıraktığı bir tesirdir, belki doğrudan doğruya çelik zırhlarını giymiş ortada dolaşan bir eski zaman silahşoruna benzeyen kalesinin bir telkinidir; Ankara, bana daima dasitani ve muharip göründü. Şurası var ki şehrin vaziyeti de buna müsaittir. Daha uzaktan gözümüze çarpan şey iki yassı tepenin arasındaki geçidiyle tabii bir istihkam manzarasıdır. Ankara, uzun tarihinin şaşırtıcı terkipleriyle doludur. Asırlar içinde uğradığı istilalar, üst üste yangınlar ve yağmalar, şehirde geçen zamanların pek az eserini bırakmıştır. Acayip bir karışıklık içinde bu tarih daima insanın gözü önündedir. Türk kültürünün kendinden evvel gelmiş medeniyetlerden kalan şeylerle bu kadar canlı surette rast gele karıştığı, haşır neşir olduğu pek az yer vardır... Erzurum Hiçbir yerde memleketin Birinci Cihan Harbi'nde geçirdiği tecrübenin acılığı burada olduğu kadar vuzuhla görülemezdi. Bu, eski ressamların tasvir etmekten hoşlandığı şekilde, ölümün zaferi idi. Dört yıl, bu dağlarda kurtlara insan etinden ziyafetler çekilmiş, ölüm her yana dolu dizgin saldırmış, seçmeden avlamıştı. Uğursuz tırpan durmadan, bir saat rakkası gibi işlemiş, rast geldiği her şeyi biçmişti. Bununla beraber, nüfusu altmış binden sekiz bine inen Erzurum Millî Mücadeleye ön ayak olmuş, Ermenistan zaferini idrak etmiş, yavaş yavaş sağ kalan hemşerilerini toplamaya başlamıştı. *** Erzurum Türk tarihine, Türk coğrafyasına 1945 metreden bakar. Şehrin macerası düşünülürse, bu yükseklik daima göz önünde tutulması gereken bir şey olur. Malazgirt Zaferinin açtığı gedikten yeni vatana giren cedlerimizin fethettikleri büyük, merkezi şehirlerden biridir. Tarihimizin ikinci dönüm yerinde, Millî Mücadelenin ilk temeli gene Erzurum'da atılır. Her şeye rağmen hür, müstakil yaşamak iradesi, ilkin bu kartal yuvasında kanatlanır. Atatürk, Erzurum'dan işe başlar. Tıpkı ilk fatihler gibi oradan Anadolu'nun içine doğru yürür; ordan başlayarak yurdumuzu, milletimizin tarihî hakları adına yeni baştan fethederiz. Konya Konya, bozkırın tam çocuğudur. Onun gibi kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği vardır. Bozkırın kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği vardır. Bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır. Konya'ya hangi yoldan girerseniz girin sizi bu serap vehmi karşılar. Çok arızalı bir arazinin arasından ufka daima bir ışık oyunu, bir rüya gibi takılır. Serin gölgeleri ve çeşmeleri susuzluğumuza uzaktan gülen bu rüya, yolun her dirseğinde siline kaybola büyür, genişler ve sonunda kendinizi Selçuklu Sultanlarının şehrinde bulursunuz. *** Mevlana şairdir. Şiiri inkâr etmesine, küçük görmesine rağmen Şark'ın en büyük şairlerinden biridir. Nasıl Garp Orta Çağı, bütün azap korkusu, içtimai düzen veya düzensizliği ile rahmaniyet iştiyakı ve adalet susuzluğu ile Dante'nin eserinde toplanırsa, Müslüman Şark'ta bütün varlık hikmeti, Hakk'la Hakk olmak ihtirası ve cezbesiyle Divan-ı Kebir'dedir. Bursa Bu devir, haddi zatında bir mucize, bir kahramanlık ve ruhaniyet devri olduğu için, Bursa, Türk ruhunun en halis ölçülerine kendiliğinden sahiptir, denebilir. Bu hakikati gayet iyi gören ve anlayan Evliya Çelebi, Bursa'dan bahsederken "Ruhaniyetli bir şehirdir." der. *** İster istemez sayarsınız Gümüşlü, Muradiye, Yeşil, Nilüfer Hatun, Geyikli Baba, Emir Sultan, Konuralp... Bunlar hakikaten bir şehrin semt ve mahalle adları; yahut tıpkı bizim gibi muayyen bir zaman içinde yaşamış birtakım insanların anıldıkları isimler midir? Hepsinin mazi dediğimiz o uzak masal ülkesinden toplanmış hususi renkleri, çok hususi aydınlıkları ve geçmiş zamana ait bütün duygularda olduğu gibi çok hasretli lezzetleri vardır... *** Bu kuruluş asrından sonra Bursa, sevdiği ve büyük işlerde o kadar yardım ettiği erkeği tarafından unutulmuş, boş sarayının odalarında tek başına dolaşıp içlenen, gümüş kaplı küçük el aynalarında saçlarına düşmeye başlayan aklan seyrede ede ihtiyarlayan eski masal sultanlarına benzer. İlk önce Edirne'nin kendisine ortak olmasına, sonra İstanbul'un tercih edilmesine kim bilir ne kadar üzülmüş ve nasıl için için ağlamıştır. *** Evliya Çelebi, Bursa çeşmelerinden bahsettikten sonra sözü, "Velhasıl Bursa sudan ibarettir." diyerek bitirir. Canım Evliya! *** Şimdi Bursa'da asıl zamanın yanı başında, bizim için ondan daha başka ve daha derin olarak mevcut olan ikinci zamanı yapan şeyin ne olduğunu öğrenmiş gibiyim. Bu ses ve onun etrafı kucaklayan, her dokunduğu şeyin özünü bir ebediyette tekrarlayan akisleri, bu mevsimlerin ve düşüncelerin ezeli aynası, zamanın üç çizgisini birden veren tılsımlı bir aynadır. Sanatın aynası da bundan başka bir şey değildir. İstanbul Asıl İstanbul, yani surlardan beride olan minareyle camilerin şehri, Beyoğlu, Boğaziçi, Üsküdar, Erenköy tarafları, Çekmeceler, Bentler, Adalar, bir şehrin içinde âdeta başka başka coğrafyalar gibi kendi güzellikleriyle bizde ayrı ayrı duygular uyandıran, hayalimize başka türlü yaşama şekilleri ilham eden peyzajlardır. Her İstanbullu az çok şairdir; çünkü irade ve zekâsıyla yeni şekiller yaratmasa bile, büyüye çok benzeyen bir muhayyile oyunu içinde yaşar. Ve bu, tarihten gündelik hayata, aşktan sofraya kadar genişler. "Teşrinler geldi, lüfer mevsimi başlayacak." Yahut "Nisandayız, Boğaz sırtlarında erguvanlar açmıştır." diye düşünmek, yaşadığımız anı efsaneleştirmeye yetişir. Eski İstanbullular bu masalın içinde ve sadece onunla yaşarlardı. Bugün mahalle kalmadı. Yalnız şehrin şurasına burasına dağılmış, eski, fakir mahalleliler var. Birbirlerinin hatrını sormak, bir kahvelerini içmek, geçmiş zamanı beraberce anmak için zaman zaman gömüldükleri köşeden çıkan, bin türlü zahmete katlanarak semt semt dolaşan ihtiyar mahalleliler... Bugünün mahallesi artık eskiden olduğu gibi her uzvu birbirine bağlı yaşayan topluluk değildir; sadece belediye teşkilatının bir cüzü olarak mevcuttur. Zaten mahallenin yerini yavaş yavaş alt kattaki üsttekinden habersiz, ölümüne, dirimine kayıtsız, küçük bir Babil gibi, her penceresinden ayn bir radyo merkezinin nağmesi taşan apartman aldı. Beylerbeyi'nde, Emirgan'da, Kandilli veya İstinye'de günün her saati birbirinden ayrı şeylerdir. Beykoz, Çubuklu, ağaçlarının serin gölgesinde henüz son rüyalarını üstlerinden atmaya çalışırken Yeniköy ve Büyükdere gözlerinin ta içine batan güneşle erkenden uyanırlar. Kuzguncuk'ta sular, sahil boyunca, arasına tek tük sümbül karışmış bir menekşe tarlası gibi mahmur külçelenirken, ince bir sis tabakasının büyük zambaklar gibi kestiği İstanbul minareleri kendi hayallerinden daha beyaz bir aydınlığa benzer.
Error 522 Ray ID 738376f89d50b82e • 2022-08-09 210833 UTC AmsterdamCloudflare Working What happened? The initial connection between Cloudflare's network and the origin web server timed out. As a result, the web page can not be displayed. What can I do? If you're a visitor of this website Please try again in a few minutes. If you're the owner of this website Contact your hosting provider letting them know your web server is not completing requests. An Error 522 means that the request was able to connect to your web server, but that the request didn't finish. The most likely cause is that something on your server is hogging resources. Additional troubleshooting information here. Cloudflare Ray ID 738376f89d50b82e • Your IP • Performance & security by Cloudflare
ERZURUMLU TAHSİN Tahsin Efendi’yi ilk defa olarak bir kış gecesi gördüm. Fakat daha evvel ondan bahsetmişlerdi. Herkesin bildiği şekilde hikâyesi şu idi. Erzurum’un hâli vakti yerinde bir ailesinin çocuğu imiş; İstanbul’da hukuk tahsilini yapmış, hatta bir iki küçük memuriyette dahi bulunmuş, sonra Balkan harbinde gönüllü olmuş Trakya’da yaralanmış, iyileştikten sonra tekrar orduya girmiş harbin sonunda birdenbire her şeyi terk etmiş ve bir daha ortalıkta görülmemiş. Uzun zamanlar öldü sanmışlar, sonra haberleri gelmeğe başlamış Bir mektep arkadaşı büyük seferberlikte onu Tebriz’de bir cami kapısında görmüş, fakat yanına yaklaşınca tanımamazlığa geldiği için konuşamamış. Bir başkası Şam’da rastlamış, üstü başı pek pejmürde imiş, ilk önce arkadaşım tanımadan sadaka istemiş, fakat yüzüne bakınca uzattığı parayı atarak kaçmış… Bana Tahsin Efendi’den ilk önce bahseden bu ikincisi olmuştu. Bu esnada babası ölmüş, kardeşleri ve annesi belki bir gün döner ihtimali ile mirastan hissesini ayırmışlardı. Bu oldukça mühim bir servetmiş. Annesi onun bir gün geleceğine o kadar eminmiş ki, her kapı çalınışında “Tahsin’dir!” diye yerinden fırlarmış. Ben Erzurum’da iken bu bekleyen annelerin hikâyesini çok dinledim. Hemen her evde bir iki ölüye ağlanır ve bir iki kayıp beklenirdi. Tahsin Efendi işte bu kayıplardan biriydi. Bir gün Tophaneli kahvesinde birkaç kişi oturmuş, çat içiyorduk. Birdenbire bir arkadaş nefes nefese içeriye girdi — Haberiniz var mı? Tahsin Efendi gelmiş. Üç gündür, Erzurum’da imiş. Kardeşleri gizlemişler; üst baş bitik… Anası sevincinden ölümler geçirmiş. İki gece evde kalmış, yıkamışlar, yeni urubalar giydirmişler, mirasını vermişler. Anası oğlunu evlendirmeğe bile kalkmış… İlk önce “Olur, olur” la geçiştirmiş, sonra dün akşam anasına “Vazgeçin, demiş, bunlardan vazgeçin. Benim dünya malında gözüm yok, ben dünyayı boşadım. Böyle evlerde oturamam, elbise, muntazam yiyecek, sıcak yatak; bunlar bana zor geliyor… Ben gideceğim, benim mala, mülke ihtiyacım yok” demiş. Anası yalvarmış, yakarmış, baygınlıklar geçirmiş, kardeşleri “Bari ananın hatırı için yapma” demişler; onun üzerine “Benim anam, kardeşim yoktur, ben ölüyüm; ölülerin anası, kardeşi olmaz.” diye cevap vermiş. Sonra odasına kilitlenmiş, yemeğe filân gelmemiş, kimseye de kapıyı açmamış. Onlar da, çaresiz, kendi hâline bırakmışlar. Fakat Tahsin Efendi, onlar uyuyunca, yavaşça aşağıya inmiş, eski partallarını bulup giymiş, evden kaçmış. Şimdi nerede olduğunu kimse bilmiyormuş. İçimizden biri — Acaba nereye gitti? diye sordu. — Kimse bilmiyor. Kardeşleri her tarafa adam saldılar… Gören olmamış. Ilıcakla gizlenmiş diyenler var. Ağabeysi şimdi oraya gitti, ama zannetmem ki bulabilsinler. Bugünden sonra Erzurumlun birinci dedikodu mevzuu Tahsin Efendi oldu. Akşam üstü Tahsin Efendi’nin henüz şehirde olduğunu, Kars kapısında küçücük bir eve gizlendiğini işittik. Ertesi gün tekrar – bir iki saat için – annesinin evine döndüğünü haber aldık. İkindiye doğru onu İstanbul kapısında görenler olduğu söylendi ve nihayet üç dört gün sonra Tahsin Efendi’nin serseri derviş hayatına tekrar döndüğünü, yapılacak hiçbir şey olmadığını anladıkları için ailesinin serbest bıraktığını, birtakım çuvallar içinde gezdiğini ve günün yirmi dört saatini sarhoş geçirdiğini öğrendik. Gündelik hayatı bu suretle istikrar bulduktan sonra dedikodu Tahsin Efendi’nin mazisine geçti. Çocukluğu, aile hayati, gençliği, itiyatları teker teker bahis mevzuu oldu. Bu sırada dinlediklerimi kısaca yukarıda anlattım. Bütün bu konuşulan şeyler arasında bir taraf eksik kalıyordu Bu kadar mazbut ve çalışkan başlayan bu hayatta birdenbire olan bu değişikliğin sebebini hiç kimse anlatamıyordu. Çünkü Tahsin Efendi’nin az çok herkesinkine benzeyen hayatında böyle bir neticeyi muhtemel kılacak hiçbir başkalık yoktu. Bu birdenbire olan bir değişiklikti. Bütün tahminler yapıldı, bütün ihtimaller ortaya atıldı; fakat kimse akla yakın bir izah şekli bulamadı. Bunun bir hastalık neticesi olduğunu söyleyenler veya tasavvufa sardırdığı merakın yüzünden dünyayı bıraktığını ve hatta daha hissî ve beşerî bir izahla, bir sevgilinin acısı yüzünden bu hâle düştüğünü iddia edenler vardı. Fakat bütün bunlar biraz yakından hayatı üzerinde durunca uzak birer ihtimal şekline giriyordu. Tanıdıklarımın arasında merakını bütün bu suallerin cevabını bizzat kendisinden istemeğe kadar vardıranlar olmuştu. Fakat Tahsin Efendi onları gayet lâstikli ve hatta biraz da düşündürücü cevaplarla atlatıyordu. Kendisiyle tesadüfen karşılaşanlar, bazı anlarında hakikaten çok güzel konuştuğunu söylüyorlardı. Fakat mükâlemeyi karşısındaki davet etmemek şartıyla… En ufak bir üsteleme, biraz söz açmaya çalışma karşısında insanı bırakıp gidiyordu. Geçinmesi gayet basitti Canı istediği herhangi bir şeyi ilk rast geldiği adamdan istiyordu. Onda iki şey en ziyade dikkati çekiyordu Birincisi güzelliği idi. Her gören, onda bir havarî çehresi var, diyordu. İkincisi de konuşurken müstehcene hiç kaçmaması idi. Bu alelâde bir dikkat değildi. Onunla ilk konuşanlardan biri olan doktor arkadaşım “Kirli ve pis onun için yok gibi” demişti. Çok gezmişti, fakat seyahatlerinden hiç bahsetmez, “Her yer birdir, insanlık hep aynıdır” diye sözünü kapatırmış. En çok bahsettiği şey ölüm ve insandı. Bu acayip adamı herkes gibi ben de çok merak ettim ve birkaç gün, rastlarım ümidiyle, ötede beride dolaştım. Fakat rastlamadım. Sonra yavaş yavaş etrafım onu unutmaya başladığı için benim de alâkam kendiliğinden söndü. Böylece aradan birkaç ay geçti. Çok soğuk, fırtınalı, tipili bir geceydi. Yine Tophane kahvesinde çay içiyor ve Bayburtlu bir arkadaşın hicret hikâyelerini dinliyorduk. Birdenbire kahvenin kapısı şiddetle açıldı ve içeriye rüzgârla, karla beraber ortadan biraz uzun boylu, hafif tıknazca, âdeta çıplak denecek derecede sefil kıyafetli bir adam girdi. Sırtında siyah ve çok eski bir palto vardı. Ayakları çıplaktı ve düğmelenmemiş paltodan çıplak ve kıllı göğsü, üzerinde kar parçalarının yavaş yavaş eridiği esmer bir kaya parçası gibi sert görünüyordu. Kapının önünde bir lâhza durdu. Olduğum yerden büyülenmiş gibi ona bakıyordum ve galiba bu hâl biraz herkeste vardı, çünkü demin bilârdo tıkırtısı, tavla sesi ve bin türlü şamata ile dolu olan koca kahve birdenbire tam bir sessizlik içine düşmüştü. Ondan bahs edenler beni aldatmamışlardı. Hakikaten güzel bir başı vardı. Daha iyisi, siyah kıvırcık saçları, uzun sakalı, parlak gözleri ve geniş alnı ile bu bir insan başından ziyade, bu gece, bizim idrak edemeyeceğimiz bir sırla birdenbire hayatın mucizesine ermiş kadim bir heykel başına benziyordu. Bu yüz sade güzelliği ile değil, aynı zamanda hoyrat ve sert manasıyla taşkın ve karışık hayat ifadesiyle bir insan başından fazla bir şeydi. O etrafta uyandırdığı dikkatten habersiz, yavaş yavaş kahvede ilerledi, tam ortada durdu ve sağ elini göğsüne götürerek bizi dervişçesine selâmladıktan sonra Vâsıf’ın meşhur terci-i bendini okumağa başladı. Ne güzel şiir okuyuşu vardı. Hele sıra Mihneti kendine zevk etmedir âlemde hünerGam ü şâdî-i felek böyle gelir böyle gider. beytine geldikçe o kadar yepyeni bir şekilde kelimelerin üzerinde duruyordu ki… Manzume biter bitmez bir köşeye çekildi ve kahvecinin masaların etrafında gezdirdiği tablanın dolmasını bekledi. Fakat toplanan paranın hepsini almadı, içinden pek az bir şey aldı; gerisini kapı yanında oturan bir ihtiyarın önüne bıraktı ve etraftan yükselen — Buyurun Tahsin Bey, bir kahve için! seslerine kulak bile asmadan kahveden çıktı. Nihayetinde bir meczuptan başka bir şey olmayan bu adamın bu geliş ve gidişinde muhayyileyi gıcıklıyan öyle bir taraf vardı ki, onu, bir an içinden çıkıp yine karanlığına daldığı bu tipili kış gecesinin bir nevi özü, yahut hiç olmazsa ona yakın bir şey, doğrudan doğruya unsurlardan gelen ve onların kuvvetini taşıyan bir mevcut zannetmemek için kendi kendime epeyce cebr ettim. Bu geceden sonra Tahsin Efendi’yi bir daha görmedim. Hatta aramızda bahsi bile geçmedi. Diyebilirim ki, ben de dâhil olmak üzere hemen hepimiz, o geceki çocukça korkumuzu hatırlamaktan utanıyor gibiydik. Bununla beraber zaman zaman onu hatırlıyor ve bu garip adamla konuşmayı istiyordum. Vakıa ilk anların vehimleri gitmişti, fakat muhayyilem bu deliye şimdi büsbütün başka bir hüviyet veriyor, onu etrafımda her gün bir parça yakından tanıdığım yıkılışın bir timsali gibi görüyordum. Tahsin Efendi ile son bir defa daha, bu sefer bir zelzele gecesinde karşılaştım. 1924 senesi sonbaharında olan ve o havaliyi Kars’a kadar alt üst eden bu felâket elbette hatırlardadır. Ben o zamana kadar bu âfeti görmemiştim. Ve bir türlü ne dereceye kadar müthiş olabileceğini anlayamıyordum. Toprağın sarsıntısı denizin fırtınasına benzemiyor, büsbütün ayrı bir şey; denizde her zaman müteyakkız bulunuyoruz; deniz, biliyoruz ki insanoğlu için güvenilecek bir unsur değildir. Onu başından düşman olarak aldığımız için su bizde mukavemet, müdafaa ve zafer sevkitabiî ve ihtiyaçlarını uyandırıyor… Hâlbuki toprak böyle değil; o insanlığın en güvendiği unsurdur. Saadetini, refahını, emniyetini ona bağlamıştır. Onu her zaman itaatli, müşfik veyahut hiç olmazsa lâkayt ve sâkin görmeğe alışmışızdır. Toprağın sarsılması işte bu emniyetin yıkılmasıdır ve bir dost tarafından hançerlenmeğe benzeyen vahim bir hâli vardır. Onun için denizden gelen tehlike karşısında atik ve cesaretli kesilen bir insan, topraktan gelen tehlike karşısında maneviyatını kaybetmiş bir sürü şekline giriyor. İlk zelzele gecesi daha bu işin manasını anlamadığım için erkenden yatağıma girdim ve Selânikî Tarihi’ni okumaya başladım. Fakat beş dakika sonra harap evin bütün kirişlerini ayrı ayrı gıcırdar bulunca ve baş üstümde bir buçuk metre kalınlığında bir toprak tavanın her an beni gömmeğe hazır bulunduğunu anlayınca sokağa fırladım. Bu biraz serin olmakla beraber tatlı bir sonbahar gecesiydi. Evimin karşısında bulunan askerî ambarların bahçesindeki birkaç kavak ağacının üstünde güzel bir ay solgun ve dost yüzüyle asılmış, dünyamıza eski sükûnetini vermeğe, bizi hiç bir şeyin değişmediğine inandırmağa çalışıyordu. Uzakta bir çeşme sesi gecenin bu münasebetsiz saatinde sokağa dökülmüş halkın uğultusuyla yarışıyordu. Yolun ortasında – her iki duvardan kendi yükseklik nispetlerine göre uzakta durmak şartıyla – yürüdüm. Fakat gözlerim daha ziyade kavak ağaçlarındaki ayda idi. Ne sakin, ne mütebessim bir yüzü vardı. Ona bakarken kozmoğrafyanın bize öğrettiği çiğ hakikatlere kızar gibi oldum; pekâlâ bu mûnis ve aydınlık çehreye ibadet edilebilir, onda hayatı idare eden gayrimesul kuvvetlerden biri mevcuttur sanılabilirdi. Sonra bu mütebessim çehrenin şimdi şu anda bile kim bilir ne korkunç yıkılışlarla dolu olduğunu düşünerek ürperdim. Dünyamızı da böyle uzaktan gören bir insanlık tasavvuru ne kadar korkunç! Kim bilir o anda arzımızın solgun bir kandil gibi yanan yuvarlağına karşı, onun kendi sefaletlerinden habersiz kaç bin dua yükseliyordu. İkinci bir sarsıntı, bir yuvarlanma tehlikesi pahasına beni bu düşüncelerden uyandırdı ve daha ihtiyatlı bir yürüyüşle dost aramaya çıktım. Bütün şehir çok acayip bir kıyafetle ayakta idi; don ve gömleği ile fırlamış erkekler kapıların önünde giyiniyorlardı; ekseriyet yarı çıplaktı ve insana bir nevi şarkkârî mahşer manzarası veren dört yol ağızları vardı. Kadınlara gelince… Hakikat şu ki, bu zelzele sayesinde ben Erzurum’da birkaç kadın yüzü görebildim. Uykusuzluğuma rağmen o gece beni o kadar sarsmadı. Beklenilmeyen şeylerin getirdiği değişiklik bir gece için ne olsa çekiliyor. Zaten beş on dost birleşmiştik ve söylemeğe lüzum yok ki bana konuşma az çok her şeyi unutturdu. Yalnız gece ilerledikçe bende “bir sabah olsa” temennisi kuvvetleştiğini hatırlıyorum. Sabah olsa… Gece yarısı zindanında uyanan mahpus, yatağında terleyen ümitsiz hasta, bir zillet tufanında kendisini her an boğulmuş sanan biçare, velhasıl her cinsten muztarip, sabah güneşini bir şifa gibi bekler. Ve o gelir gelmez bütün sefalet ve ıztıraplarının hiç olmazsa hafifleyeceğini zanneder. Bu da gösteriyor ki insan kafası için sarahat en tabiî ihtiyaçtır. Hakikatte bütün bu zavallılar için güneşten beklenebilecek ne vardır? Hangimiz arkamızda bu zalim gözün aynı çiğ parıltı ile aydınlattığı günlerin birbirine benzeyen sıkıcı yükünü hatırlamayız?.. Fakat ne çıkar? Bir kere güneş doğsun, gecenin velev ki uykusuz olsa bile yine yarı rüya dolu olan eteği ortadan çekilsin ve insanlar kendi hakikî yüzlerini alsınlar, şehir bütün bu hayaletlerden kurtulsun ve çeşmenin sesi, gündüzün kalabalığında sadece bir çeşme sesi olmaya razı olsun. Ben de işte, bu ilk zelzele gecesinde, uykusuz bir günün her dakikası nasıl yükleneceğini bilmekle beraber – çünkü uykusuzluk bende ancak seyahat kitaplarında okuduğum o irtifa hastalıklarına benzeyen bir rahatsızlık yapar – sabahı bekliyordum. Ve nihayet sabah güneşi, beni evimin bir türlü atlamaya cesaret edemediğim eşiğinde yorgunluktan bitkin, insanoğluna bütün hayat ve çalışma emniyetini veren temkinini kaybetmiş, sağa, sola rakkas gibi gidip gelen bir duvar parçasına hazin hazin bakarken buldu. Ertesi gece şehrin her meydanı acayip bir panayıra dönmüştü. Çadırlar, tahtadan ve gaz sandıklarından yapılmış kulübeler, dört direk arasına ve üstüne gerilmiş kilim ve seccadeden yapılma acayip meskenler, hattâ sadece önleri örtülü arabalar. Ve bunların arasında alçak sesle konuşan ihtiyarlar, kadınlar ağlayan küçük çocuklar, gidip gelen siyahlı beyazlı hayaletler. Karısı doğurmuş, sevinç şaşkını bir arkadaşa elime geçirdiğim birkaç gaz sandığı ile iki kalası hediye ettiğim için ben yersiz yurtsuz kalmıştım. Gecenin ilk kısmını bir arkadaşın çadırında çay içerek geçirdim ve sonunda geldiğim andan beri çadırın bir köşesinde arkası bize dönük hiç kımıldanmadan ve konuşmadan duran karısına acıyarak ayrıldım. İlerleyen gece ne olsa bu insan kalabalığına bu saatte getirdiği sükûnetle manzarayı tamamlamıştı. Sessizlik tamdı. Yalnız bir ninni, sanki gecenin bu yalnızlığını ölçmek ister gibi uzanıyor, hazin ve alışkan edasıyla bu hoyrat sessizliğe tanıdığımız bir hudut, bizi zamana, gündelik ümitlere çağıran bir kenar çiziyordu. Bu hakikî bir göç manzarası idi ve muhayyele hiçbir zahmet çekmeden, bu küçük karargâha tarihî rengini veriyordu Kişneyen atlar, sırtında ok ve yay dolaşan bir iki nöbetçi, meşale ışığında silâhlarını temizleyen erkek kalabalıkları ve gecenin sükûtunda birbirine sokulmuş teprenen, kımıldanan, bağıran sığırlar, koyunlar ve onların etrafını çeviren kağnılar. Ve sabahın meçhulünü düşünmeden yorgun uyuyan oba… Asırlarca evvel bu toprağı kendilerinin yapmak için, alıştıkları manzarayı, doğdukları toprağı, yıkandıkları dereyi ve ecdat kabirlerini terk edip gelen sert, haşin, maceradan yılmaz ve ona karısıyla, çocuğuyla ve ihtiyarlarıyla atılan insanların tetikte uyuyan kalabalığı… Ve sonra ay… Yalnız bu sefer Çifte Minare’nin üstünde yine aynı sakin gülüşle ve peşinden çok görmüş geçirmiş ihtiyar çehrelerine baktığımız zaman duyduğumuz hatıralar selini sürükleyerek bakıyordu. Ne yapacaktım? İlk önce evime gidip yatmayı düşündüm. Sarsıntı biraz kesilmişti, fakat gündüz kazalardan o kadar korkunç haberler gelmişti ki, dört duvar arasına girmek için lâzım gelen ruh kudretini kendimde bulmak oldukça güçtü. Bununla beraber, önümde koca bir gece, bu ârızî hâli tabiîleştirmiş uyuyan şehirde tek başına ve artan serinlik içinde dolaşmak da kolay değildi. Bir müddet dolaştım ve nihayet başka bir şey yapamayacağımı görünce evime döndüm. Ne kadar zaman uyudum, bilmiyordum. Birdenbire çok insiyakî bir korku ile uyandım; ve derhal ayakkabılarıma sarıldım. Bir felâket olacağına o kadar katiyyetle emindim. Odanın ortasında yüzüm bir türlü ayrılmaya razı olamadığım sıcak yatağa dönmüş, bekliyordum. O zamana kadar ev ve yatak mefhumlarını bu kadar kuvvetle anlamamış, yatacak yeri olmamanın azabını tatmamıştım. Korku, hiddet, uykusuzluk içinde perişan, perdesiz pencereden dışarıya göz attım. Ay, dün akşamki yerinde, kavak ağaçlarına sırmalarını giydirmiş, sakin ve aynı gülümseyen yüzle bakıyordu. Zelzeleden değil, bu sakin ve gülümseyen yüzden bu sükûnet ve kayıtsızlıktan, insanoğlunun yer yüzündeki bu korkunç yalnızlığından korkarak odadan fırladım. Fakat geç kalmıştım. ilk sarsıntı beni merdiven başında yakaladı. Bu belki şimdiye kadar olan sarsıntıların en kuvvetlisiydi ve hemen arkasından gelen uzak ve sağır yıkılma sesinde bütün bir şehri örtebilecek bir kudret vehm edilebilirdi. Tabiî tekrar sokağa fırladım. Gecenin bilmediğim bir saatinde, gözüm ve belki de bütün vücudum uykudan şişkin, burnumda yatağımın ve kendi tenimin kokusu, tekrar bu suali kendime soruyordum. Önümde nasıl geçireceğimi bilmediğim bir gece ve heyhat, ertesi günün şimdiden beni korkutan uzunluğu vardı. Yavaş ve dalgın, her adımda derimi çatlatacak kadar beni dolduran uykudan bir parçasını kaybederek, ümitsiz ve emniyetsiz yürüyordum. Arasıra yolda hemen olduğu yere uzanıvermiş insanlara basmak vehmiyle silkiniyordum. Uyuyan bir şehirde tek başına dolaşan bir adamın yollar hakkındaki fikri büsbütün başka oluyor. Zannederim ki bir şehrin hakikî topoğrafyası ancak böyle zamanlarda görülüyor. O gece Erzurum’u asıl fizyolojisinde tanıdım zannediyorum. Ara sıra başımı kaldırıp havaya bakıyordum. Ay ancak biraz daha alçalmıştı. Fakat aynı sakin ve soğuk güzellikte, aydınlığın donuk çeşmesini açmış, bütün manzarayı o kendisine mahsus hülya ve ölüm şiiriyle dolduruyordu. Eşya, müstehzi ve zalim bir sihirbazın eline verilmiş gibi, bütün çizgi ve şekillerini değiştirmişti. Her şey tanınmayacak kadar güzeldi. Bununla beraber bu güzellik benden o kadar uzak, o kadar yabancı ve hatta düşmandı ki… Elimden gelse gözlerimi kapar, öyle yürürdüm. Toprak, kendisine olan emniyetimi yıkmıştı. Tabiatla kolay kolay barışamazdım. Toprak, üzerinde emeklediğimiz, gezdiğimiz, oturup kalktığımız, hayat dediğimiz gülünç ve muztarip oyunu oynadığımız ve sonra bir gün tekrar kucağına döndüğümüz katı anayı bana bu zelzele geceleri öğretti. Bir an içimden tüyler ürpertici manzarasıyla bir düşünce geçti Ölüleri kucağından fırlatan toprak… Ve o zaman insanlığın bütün hayatı bu korkuyla geçtiği hâlde niçin ölümü o kadar sık düşünmediğini biraz hisseder gibi oldum; bütün korkularımıza rağmen onu bir dönüş gibi kabul ediyoruz diye düşündüm. Fakat en elemli ve beni en ziyade korkutan düşüncem yarı bırakılmış bir yapının karşısında geldi. Bu, iki katı genişçe bir evdi. Önünden geçerken birdenbire başımı farkında olmadan salladığımı ve kendi kendime “Zavallılar. Ne yapıyorlar, ömür bu zahmete değer mi?” diye mırıldandığımı hissettim. Daha iyisi, ben bu sözleri mırıldandım. Ve bende bulunan ikinci bir adam bunu fark etti. İşte o zaman kendi kendimden korktum. Zelzele maneviyatımı bozmuş, ölüm peşime takılmıştı; ve hakikaten ondan birkaç sene için ayrılamadım. Belediye bahçesinin önüne geldiğim zaman yorgun ve perişandım. Nasıl oldu da buraya kadar hiç fark etmeden gelmiştim? Bunu düşünmeğe lüzum yoktu. Bu yorgun ve uykusuz adamı şehir kendiliğinden aşağı doğru kaydırmıştı; ben tıpkı bir yokuştan yuvarlanan taş gibi bu nisbî düzlüğe gelir gelmez durmuştum. İlk gözüme çarpan şey, o civardaki büyük bir yalağın yaptığı bataklıkta çömelmiş iki manda karaltısı oldu. Bu mandalar – burada bunu söylemeliyim – Erzurum’da benim bir nevi fikr-i sabitim olmuştu. Günün her saatinde onlardan biriyle karşılaşır, sırtlarına ve hattâ başlarına kadar taşıdıkları kurumuş çamur parçaları, pislik bakiyeleri ile ve tepelerinin üstünde bir küçük kasırga gibi dalgalanan küçük hayvanlar kümesiyle bana büyük ve cüsseli olmanın kefaretini bütün ömürlerince çekmeğe mahkûm büyük zavallılar gibi görünürlerdi. Bu sefer de onları – her zamanki yerlerinde bulmak ihtimaliyle – farkında olmadan aramıştım. Eğer kahvede ışık ve hatta kalabalık fark etmeseydim şüphesiz ki bu tesadüfün üzerinde biraz daha dururdum. Fakat sıcak çay ümidi beni bu kendi kendime icat ettiğim acı felsefeden ayırdı. İnsanlığın talihsizliği üzerinde deminden beri kafamda geçen acı düşünceler, bana farkında olmadan bir nevi azamet vermişti. Hayatın iradesine ve kanunlarına karşı isyan etmiştim. Ve şimdi bu isyanın şişkinliği içindeydim. Onun için kahveden içeri girmedim, bahçenin kuytu bir köşesinde bulduğum bir sandalyeye bir nevi yarım ilâh dalgınlığı ile oturdum, yahut daha doğrusu büzüldüm. Çünkü deminki serinlik şimdi hakikî bir ayaz hâlini almıştı. Yüzüm ovaya dönük, hiç bir şey düşünmeden somurtuyordum. Yanıbaşımdan birisi — Efendi, şu ateşi ver bakalım, diye seslendi. Bu sözlerle beraber çıplak ve kuvvetli bir kol aşağıdan yukarıya doğru uzandı. Biraz dikkat edince tanıdım Tahsin Efendi idi. Kendime bu gece için en münasip arkadaşı bulmuştum. Cigaramı uzatırken — Merhaba Tahsin Efendi, dedim. — Merhaba! diye kuru bir cevap verdi. Sonbahar otlarının üzerine yanlamasına uzanmıştı. Başı sağ koluna dayalı, serbest kalan sol eliyle cigarasını İçiyordu. Selâmıma mukabelesi o kadar ânî ve kuru olmuştu ki, bu tek kelimeyi söyleyeceği yerde havaya bir el tabanca sıksaydı, yine aynı tesiri yapabilirdi. Tabiî bütün konuşma arzularım yarıda kaldı ve hatta bir nevi rahatsızlık bile duymaya başladım. Bununla beraber galiba bir boşalma gecesi olmalı ki, tam ben yerimi terke hazırlanırken — Ne güzel gece, değil mi? diye tekrar söze başladı, âdeta bir rüya gibi… Sonra geniş bir nefes aldı ve yere, bu sefer sırt üstü ve upuzun uzandı. Gözleri apaçık, gök yüzünü seyrediyordu. Ne diyeceğini bilmiyordum, tabiatı takdir ederken ondan bir parça gibi ot ve toprağın içine gömülen bu adama ne söyleyebilirdim? Aynı sessizlik, fakat biraz daha yumuşağı, bir müddet sürdü. Sonra daha tatlı bir sesle kendi kendine mırıldanır gibi — Tabiatın sessizliği, dedi, öyle zannedildiği kadar korkunç bir şey değil. Yalnız biz buna bir türlü alışamıyoruz. Ne kadar düzgün konuşuyordu. Söze yarım kalmış bir bahsi tamamlar gibi başlamış, öyle devam ediyordu — Biz, bataklığı dolduran kurbağalar gibi, mutlaka bu sessizliği bozmak istiyoruz… Cümlenin gerisi gelmedi, başını öbür tarafa çevirmişti. — Evet, dedim, devam edin. Fakat cevap vermedi, yattığı yerde döndü. Bu sefer yüzükoyun toprağa kapanmıştı. Sonra birdenbire hiç umulmaz bir çeviklikle fırladı ve tam yanımda yere bağdaş kurup oturdu — Bana bir nargile ısmarla, bir de sen iç! dedi. — Sizin için hay hay, dedim… Fakat bana dokunur, hasta olurum. Alaylı bir homurtu ile razı oldu. Beni beğenmediği belliydi. Nargilesi gelince bir de sandalye istedi. Kahvecinin getirdiği iskemleyi — Şöyle bir efendice oturalım, diye altına çekti, sonra hakikaten düşman gibi bir sesle bana döndü — Hasta olursan ne olur ki… dedi. — Ne olacak, hiç, dedim, hasta olurum, güzel bir şey mi hastalık? — Belki de ölürsün, değil mi? diye yapma bir anne şefkatiyle mahzun mahzun sordu. Ah, sen ölürsen dünya ne yapar? Zavallı dünyanın hâlini düşün, aman kendine dikkat et… Ve mütearrız bir hareketle paltomun yakasını, soğuk almayayım diye düzeltti. Tabiî bu manasız sözleri kızmadan dinlemek kabil değildi. — Niçin, dedim, böyle konuşuyorsunuz, daha yeni gördüğünüz bir adama bu sözler söylenir mi? — Vah yavrucuğum, vah! Neredeyse ağlayacak.. diye alay etti; bu kadar yumuşak olduktan sonra insan ne diye yaşamak zahmetine katlanır. — Yumuşak veya katı, dedim, bu dünyada yalnız ben mevcut değilim ya… Benim gibi ve benden zayıf milyarlarca mevcut var, hepsi yaşıyor ve hepsi ölüyor. Ve büyük bir ima kasdıyla ilâve ettim — Benden kuvvetliler de beraber… — Şüphesiz, dedi şüphesiz senden yumuşak ve zayıfları da var. Fakat onlar hadlerini biliyorlar… Gözleri yarı karanlıkta ateş gibi parlıyordu. Sen cüssene bakmadan kâinatı fethe kalkmışsın… Dolduracağın çukurun dışında işin ne? Benim şahsımda bütün insanlıkla konuşuyordu. Sesi çok geniş bir kalabalığa söylüyormuş gibi tok ve yüksekti. Oyunu olduğu gibi kabul ettim — İyi ama, dedim, bunda muvaffak da oluyoruz! Müthiş bir kahkaha savurdu — Muvaffak mı, dedi, nerede, ne vakit? Nasıl? .. Hangi muvaffakıyet… Sırtında bit gibi yaşadığın devin müsamahasından bir an dışarı çıkabildin mi? Hayat mütemadiyen ölümün zaferini taganni ediyor. Sen küçücük başını sallayıp geçmeğe çalışıyorsun!… Mümkün mertebe yavaş ve tatlı cevap verdim — Yaşamanın ve sevginin zaferleri de var, dedim. Hem de tabiatın değişmez kanunları içinde! Sözümü bir el işaretiyle kesti — Vehim, dedi… Hayat, ölümün şerefine yazılmış bir kasideden başka bir şey değildir. Güneş bir mezarlıktır ve toprak.. ve biz… Bütün bu saçma sapan şeyleri o kadar doğrudan doğruya kalbin yolunu bulan bir sesle ve o kadar emniyetle söylüyordu ki, yalvarmaya mecbur oldum — Susunuz, dedim. Çok rica ederim, susun, bütün bunları niçin söylüyorsunuz. Hem söylemeğe ne hakkınız var?.. Fakat o beni dinlemekten çok uzaktı. Coşkunluğunun en yüksek haddinde ayağa kalkmış, bir eli çay masasının üstünde, sımsıkı kıstığı ötekisi yarım bir işaretle yukarıda bir şey gösterir gibi omuzunda, acayip bir vaaz ve tehdit vaziyetinde dimdik duruyordu. — Sana tekrar söylüyorum, her şey, hepsi ölümdür. Her şey ondan gelir ve oraya döner… Biz, bütün bu gördüğün şeyler – eliyle etrafı gösterirken, ayağıyla otları eziyordu – her şey, hepimiz, büyük ve muazzam bir kadavranın üzerinde gezinen kurtlarız.. Anlıyor musun? Kadavra kurtları… Ne yapacağımı şaşırmıştım. Bütün soğukkanlılığımı toplayarak — Niçin bu kadar bağırıyorsunuz? Oturunuz, bütün bunları oturduğunuz yerden sakin sakin de anlatabilirsiniz, dedim. Bir müddet durdu. Donuk aydınlıkta yüz çizgilerinin değiştiğini fark ediyordum; sonra gayet yavaş bir sesle — Evet, dedi. Hakkınız var; yavaş konuşmak daha iyi… Hem sizi de korkutmuş olmam… Kimdi bu adam? Bir ölüm peygamberi mi, yoksa insanları şaşırtmaktan hoşlanan bir budala mı? Bu uğursuz kuşla ne diye bu gece karşılaşmıştım?.. Oturdu. Nargilesinin yere düşen marpucunu elimden şaşılacak bir sükûnetle aldı ve yine o eski sükûta gömüldü; sonra birdenbire tekrar ve çok tabiî bir tarzda konuşmağa başladı. Erzurum’dan yarın sabah gideceğini, şehirde canı sıkıldığını söyledi — Biraz dolaşmalı, dedi. Sonra zelzeleye atladı, kendisine, gelirken gördüğüm acayip manzaraları anlattım. İki gecedir, bu kahveden ayrılmadığı için bir şey bilmiyordu. Ben sözümü bitirince alay etti — Demek ki şimdi bütün şehir bana benzedi… O hâlde muhakkak gitmeliyim. Ve sonra aynı çeviklikle birdenbire ayağa kalktı — Allahaısmarladık, efendi, dedi, kusura bakma, coştuk… Hiç acele etmeden, arkasına bakmadan yola koyuldu ve biraz sonra bahçenin güdük fidanlarının, gecenin alaca gölgelerine karıştığı noktada kayboldu. Onu bir daha Erzurum’da göremedim, nereye gittiğini kimse bilmiyordu. Yalnız muhakkak olan bir şey varsa, bu çılgın adam bana güzel bir ders vermişti. Acele acele evime döndüm ve derhal yatağa girdim. Bu ölümlü dünya uykusuz kalmaya değmezdi…
Kategoriler Anasayfa Çocuk Kitapları Çocuk 0-3 Yaş Kitapları Çocuk 4-5 Yaş Kitapları Çocuk 6-7 Yaş Kitapları Çocuk İlkokul Kitapları Gençlik Ortaokul Kitapları Gençlik Lise Kitapları En Sevilen Çocuk Kitabı Setleri Sessiz Kitaplar Eğitici ve Öğretici Çocuk Kitapları National Geographic Kids Etkinlik Kitapları Tavsiye Kitaplar Mahremiyet Eğitimi Kitaplari Öfke Kontrolü Kitapları Akran Zorbalığı Kitapları Tuvalet Eğitimi Kitapları Kardeş Konulu Kitaplar İnteraktif Kitaplar Ayrılık Kaygısı Kitapları Gece Korkuları Kitapları Tümünü Gör Biyografi Otobiyografi Kitapları Çocuk Origami Kitapları Okul Öncesi Çocuk Kitapları 5. Sınıf Kitapları Anaokulu 1. Sınıf Kitapları 2. Sınıf Kitapları 3. Sınıf Kitapları Setler 4. Sınıf Kitapları 0-3 Yaş Kitapları 3-6 Yaş Kitapları Dokun Hisset Kitapları Çocuk Etkinlik Kitapları Çocuk Boyama Kitapları Çocuk Bilim Kitapları Çocuk Kitabı TOP 50 100 Temel Eser Bilim Kurgu Kitapları Bilimsel Kitaplar Çocuk Bilmece Bulmaca Kitapları Çocuk Boyama Kitapları Çıkartmalı Kitaplar Çocuk Çizgi Roman Kitapları Çocuk Oyunları Kitapları Genel Çocuk Kitapları Çocuk Dil Eğitimi Kitapları Din Eğitimi Kitapları Dünya Çocuk Klasikleri Fantastik Çocuk Kitapları Çocuk Fıkra - Bilmece - Tekerleme Kitapları Hikayeler Hobi-Müzik Kitapları Masallar Çocuk Müzik Kitapları Okul Öncesi Resimli Kitaplar Okul Öncesi Şekilli Kitaplar Özel Eğitim Çocuk Kitapları Çocuk Piyes Kitapları Çocuk Referans Kitapları Çocuk Rehber - Kişisel Gelişim Kitapları Roman ve Öykü Kitapları Çocuk Şiir Kitapları Türk Klasikleri Kitapları Yabancı Dilde Çocuk Kitapları Yapbozlu Kitaplar Zeka Gelişimi Kitapları Tümünü Gör » Edebiyat Kitapları Aforizma Casusluk Kitapları En Çok Satan Seri Katil Kitapları En Çok Okunan Suç Kitapları En Çok Satan Gizemli Kitaplar En Çok Satan 50 Dünya Klasiği Çok Satan Şiir Kitapları Çok Satan Çizgi Romanlar En Çok Okunan Karikatür Kitapları En Çok Satan Fantastik Kitaplar En Çok Okunan Bilim Kurgu Kitapları En Çok Satan 50 Korku Kitabı En Çok Satan Gerilim Kitapları Çok Satan Aşk Kitapları Türk Edebiyatı TOP 50 Dünya Klasikleri TOP 50 Çizgi Roman - Anime ve Mangalar 100 Temel Eser Kitapları Aksiyon ve Macera Kitapları Alman Edebiyatı Kitapları Amerikan Edebiyatı Anı Mektup ve Günlük Kitapları Anlatı Kitapları Antoloji Kitapları Araştıma ve İnceleme Kitapları Aşk Kitapları Bilim Kurgu Romanları Biyografik ve Otobiyografik Kitaplar Çizgi Roman Kitapları Denemeler Derlemeler Genel Ülke Edebiyatları Kitapları Dil Bilim Kitapları Divan Edebiyatı ve Halk Edebiyatı Kitapları Edebiyat Referans Kitapları Efsane ve Destan Kitapları Eleştiri İnceleme ve Kuram Kitapları Fantastik Romanlar Fransız Edebiyatı Kitapları Genel Edebiyat Kitapları İngiliz Edebiyatı İskandinav Edebiyatı İspanyol Edebiyatı İtalyan Edebiyatı Karikatürler Klasik Romanlar ve Kitapları Korku ve Gerilim Edebiyatı Kürt Edebiyatı Latin Edebiyatı Yetişkin Masal Kitapları Mizah Kitapları Ortadoğu ve Arap Edebiyatı Kitapları Öykü Kitapları Oyun Kitapları Periyodik Yayınlar Polisiye Romanlar Politik Kurgu Kitapları Roman Rus Edebiyatı Senaryo Kitapları Seyahatname Kitapları Şiir Kitapları Söyleşi Kitapları Tarihi Romanlar Tiyatro ve Piyes Kitapları Türk Edebiyatı Romanları Uzakdoğu Edebiyatı Yabancı Dilde Edebiyat Kitapları Gençlik Edebiyatı Tümünü Gör » Eğitim - Okula Yardımcı Kitaplar Gezi ve Rehber Kitapları Gezi Rehber Kitapları Gezi Rehberi Kitapları İstanbul Rehberi Kitapları Kent Rehberleri Gezi ve Rehber Referans Kitapları Türkiye Rehber Kitapları Ülke Rehberi Kitapları Tümünü Gör » Hobi & Oyuncak Kırtasiye Ajanda Takvim Ve Planlayıcılar Takvim Ve Planlayıcılar Ajanda Tümünü Gör Günlük ve Hatıra Defterleri Kırtasiye Hobi Ürünleri Çanta ve Mataralar Anaokulu Çantası Beslenme Çantası Okul Çantaları Suluk Matara ve Termos Kalem Çantaları Sırt Çantası Proje ve Resim Çantası Bavul ve Valiz Omuz Askılı Çantalar Bilgisayar Çantası Anne ve Bebek Bakım Çantası Para Kesesi Cüzdan ve El Çantaları Mini Bel ve Boyun Çantası Spor Çanta Tümünü Gör Diğer Kırtasiye Ürünleri Sticker ve Etiket Düzenleme Gereçleri Mıknatıslar Okul Deney Setleri Uyarı Levhaları ve Yer İşaretleri Çöp Kovaları Para Kasaları Bayraklar Ve Posterler Tümünü Gör Dosya ve Klasörler Sunum Dosyası Poşet Dosya Ayraç ve Seperatör Kutu Klasör Sıkıştırmalı Dosya Magazinlik Çıt Çıtlı Dosyalar Dosyalar Evrak Rafları Telli Dosya Sekreterlik Askılı Dosyalar Çakmalı Klasörler Dosya Aksesuar ve Malzemeleri Evrak Düzenleyici İmza Dosyası Lastikli Dosya Körüklü Dosya Cilt Kapakları Tümünü Gör Ofis Makineleri Hesap Makinesi Etiketleme Makinesi Laminasyon Makinesi Evrak İmha Makinesi Giyotin Bant Makinesi Zımba Makinesi Hava Temizleyici ve Filtreler Delgeç Makineleri Spiral Makinesi ve Malzemeleri Bantlama Makineleri Tümünü Gör Yazıcı ve Fotokopi Kağıtları Fotokopi Kağıtları Yazar Kasa ve Termal Rulolar Sürekli Form Kağıtları Gramajlı Kağıtlar Fax Kağıdı Ruloları Tümünü Gör Defterler Sketch Defter ve Kağıtları Not Defterleri ve Bloknotlar Seperatörlü Defter Güzelyazı Defteri Müzik Defterleri Ciltli Defter Resim Defteri Ve Blokları Kareli Defter Çizgili Defter Çizgisiz Defter Boyama ve Tasarım Defterleri Defter ve Kitap Kabı Butik Defterler Gramajlı Resim Defterleri Günlük ve Hatıra Defterleri Fihrist Defterler Tümünü Gör Matbu Evraklar ve Makbuzlar Kırtasiye Başlangıç Setleri Araç ve Gereçler Profiller Diğer Ürünler Spatulalar Tümünü Gör Kırtasiye Tek Fiyatlı Ürünler Kırtasiye TOP 50 Slime ve Malzemeleri Kinetik Kumlar Oyun Hamuru Ölçü ve Çizim Malzemeleri Cetvel Gönye Pergel Yazı ve Şekil Şablonu Ölçü Setleri Tümünü Gör Tahta ve Panolar Ayaklı Pano Mantar Pano Yazı Tahtası Çerçeve ve Portreler Tümünü Gör Yapıştırıcı ve Bantlar Stick Yapıştırıcı Japon Yapıştırıcı Sprey Yapıştırıcı Bantlar Çift Taraflı Bant Diğer Yapıştırıcılar Pratik Askılar Tutkallar Sıvı Yapıştırıcılar Hamur Yapıştırıcılar Tümünü Gör Okul Kırtasiyesi Abaküs Büyüteç Okul Gereçleri Müzik Alet ve Gereçleri Küreler Önlükler Anaokulu Okul Listesi 2. Sınıf Okul Listesi 1. Sınıf Okul Listesi 4. Sınıf Okul Listesi 3. Sınıf Okul Listesi 5. Sınıf Okul Listesi 6. Sınıf Okul Listesi 7. Sınıf Okul Listesi 8. Sınıf Okul Listesi Tümünü Gör Sanatsal Malzemeler Boyanabilir Obje Kendin Yap Seti Fırça Yardımcı Malzemeler Palet Evalar Dekupaj Kağıdı Kolay Transfer Kompozit Mozaik Taşlar Rölyef Rulo Kağıt Boyama Stencil Vernik Terebentin ve Resim Yağı Kil ve Proje Hamurları Şövale Maket Malzemeleri Profesyonel Kuru Boya Profesyonel Pastel Boya Tuvaller Keçeler Anaokulu Etkinlik Malzemeleri Tümünü Gör Dekoratif Ürünler Magnetler Saatler Diğer Dekoratif Ürünler Kum Saatleri Objeler Kumbaralar Tümünü Gör Kağıt Ürünleri Not Kağıtları-Post-it Okul Etiketleri Aydınger ve Eskiz Kağıtları Krapon Kağıtları Zarflar Pano ve Teknik Kağıtları Kağıt ve Kartonlar Tümünü Gör Boyalar ve Boya Ürünleri Kuru Boyalar Keçeli Boya Kalemleri Pastel Boyalar Sulu Boyalar Guaj Boyalar Mum Boyalar Akrilik Boya Parmak Boyası Yüz Boyası Ebru Boya ve Kitresi Kumaş Boyaları Cam Boyası Yıkanabilir Boya Özel Efekt Boyaları Sprey Boyalar Boyama Setleri Yağlı Boyalar Boyutlu Boya Ahşap ve Seramik Boyaları Boya Malzemeleri Tümünü Gör Ofis Malzemeleri Masaüstü Kalemlikleri Delgeç Kıskaç ve Ataş Kartvizitlik Zarf Açacağı Masaüstü Aksesuarlar Sümen Takımı ve Deri Ürünler Paket Lastiği Sıvı ve Şerit Düzeltici - Daksil Zımba Teli ve Tel Sökücü Raptiye ve İğne Masaüstü Organizer Makas Maket Bıçağı Zımbalar Tümünü Gör Kalemler ve Yazı Gereçleri Prestij Kalemler Markör Kalemler Porselen ve Tekstil Kalemleri Kaligrafi Kalemler Mürekkep ve Kartuş Gereçleri Tahta Kalemleri ve Gereçleri Asetat Kalemleri Kalem Gereçleri Dolma Kalem Kalem Refilleri Kalem Setleri Kalemtraşlar Kırtasiye Setleri Kopya Kalemi Silgiler Dereceli Çizim Kalemleri Grafik Kalemleri Butik Kalemler Fırça Uçlu Keçeli Kalemler Keçe Uçlu Kalemler Simli Kalemler Fosforlu Kalemler Fineliner Kalemler Kurşun Kalemler Teknik Çizim Kalemleri Tükenmez Kalemler Versatil Uçlu Kalemler Tümünü Gör Tümünü Gör » KPSS Kitapları EKPSS Kitapları EKPSS Konu Anlatımlı Kitaplar EKPSS Soru Bankaları EKPSS Deneme Kitapları EKPSS Yaprak Testler Tümünü Gör KPSS A Grubu Kitapları KPSS A Grubu Konu Anlatımlı Kitaplar KPSS A Grubu Soru Bankaları KPSS A Grubu Deneme Kitapları KPSS A Grubu Çıkmış Soru Kitapları Tümünü Gör KPSS Eğitim Bilimleri Kitapları KPSS Eğitim Bilimleri Konu Anlatımlı Kitaplar KPSS Eğitim Bilimleri Soru Bankaları KPSS Eğitim Bilimleri Deneme Sınavları KPSS Eğitim Bilimleri Çıkmış Sorular Kitapları KPSS Eğitim Bilimleri Yaprak Testler Tümünü Gör KPSS Genel Yetenek ve Genel Kültür Kitapları KPSS Genel Yetenek Genel Kültür Konu Anlatımlı Kitaplar KPSS Genel Yetenek Genel Kültür Deneme Kitapları KPSS Genel Yetenek Genel Kültür Soru Bankaları KPSS Genel Yetenek Genel Kültür Çıkmış Soru Kitapları KPSS Genel Yetenek Genel Kültür Yaprak Testler KPSS Genel Yetenek Genel Kültür Cep Kitapları Tümünü Gör KPSS Lise Önlisans Kitapları KPSS Lise ve Önlisans Konu Anlatımlı Kitaplar KPSS Lise ve Önlisans Soru Bankaları KPSS Lise ve Önlisans Deneme Sınavları KPSS Lise ve Önlisans Çıkmış Sorular Kitapları KPSS Lise ve Önlisans Yaprak Testler KPSS Lise ve Önlisans Cep Kitapları Tümünü Gör KPSS Öğretmen Alan Bilgisi Sınavı Kitapları KPSS ÖABT Konu Anlatımlı Kitaplar KPSS ÖABT Soru Bankaları KPSS ÖABT Deneme Kitapları KPSS ÖABT Yaprak Testler Tümünü Gör Tümünü Gör » Psikolojik Kitaplar Din Psikolojisi Kitapları Psikoloji Başvuru Kitapları Çocuk Psikolojisi Kitapları Eğitim Psikolojisi Kitapları Ekol ve Yaklaşım Kitapları Gelişim Psikolojisi Kitapları Genel Psikoloji Kitapları Psikiyatri ve Psikanaliz Kitapları Psikoloji Akımı Kitapları Psikolojik Araştırma Teknikleri Kitapları Psikolojik Danışma Kitapları Sosyal Psikoloji Kitapları Toplum Psikolojisi Kitapları Yabancı Dilde Psikoloji Kitapları Psikoloji Tümünü Gör » Sağlık Kitapları Histoloji ve Embriyoloji Kitapları İlaç Rehber Kitapları Kadın Hastalıkları ve Doğum Kitapları Nöroloji Kitapları Psikiyatri Kitapları En Çok Satan Diyet Kitapları Sağlıklı Yaşam Kitapları Çok Satan Beslenme ve Diyet Kitapları Acil Tıp Kitapları Aile Sağlığı Kitapları Alternatif Tıp ve Şifalı Bitki Kitapları Anatomi Kitapları Annelik ve Çocuk Bakımı Kitapları Sağlık Başvuru Kitapları Beslenme ve Diyet Kitapları Biyoloji ve Genetik Kitapları Cinsel Sağlık Kitapları Çocuk Gelişimi Kitapları Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kitapları Genel Sağlık Kitapları Hamilelik ve Doğum Kitapları Sağlık İletişimi Kitapları Yoga ve Meditasyon Kitapları Tümünü Gör » Tarih Kitapları Seçili Araştırma ve Tarih Kitapları En Çok Satan 100 Tarih Kitabı Antik Mısır Kitapları En Çok Okunan Türk Tarihi Kitapları En Çok Satan Osmanlı Kitapları En Çok Okunan Cumhuriyet Tarihi Kitapları Uygur Tarihi Kitapları En Çok Satan Otobiyografi Kitapları En Çok Satan Dünya Tarihi Kitapları Yunan Mitolojisi Kitapları I. Dünya Savaşı Kitapları II. Dünya Savaşı Kitapları En Çok Satan Biyografi Kitapları En Çok Satan Selçuklu Tarihi Kitapları Göktürk Tarihi Kitapları Amerika Tarihi Kitapları Anadolu Tarihi Kitapları Tarih Araştırma ve İnceleme Kitapları Arkeoloji Tarihi Kitapları Bölgeler Tarihi Kitapları Coğrafya ve Genel Kitaplar Genel Tarih Kitapları Dünya Tarihi Kitapları Kurtuluş Savaşı Kitapları Milletler Tarihi Kitapları Mustafa Kemal Atatürk Kitapları Önemli Olaylar ve Biyografi ve Otobiyografi Kitapları Osmanlı Tarihi Kitapları Tarih Referans Kitapları Selçuklu Dönemi Kitapları Tarihi Seyahatname Kitapları Sosyal Tarih Kitapları Tarih - Mitoloji Kitapları Tarih Felsefesi Kitapları Tarih Referans Kitapları Tarihi Belgeler Kitapları Tarihi Kişilikler Kitapları Türk Tarihi Araştırma Kitapları Türkiye ve Yakın Tarih Kitapları Türkiye ve Cumhuriyet Tarihi Kitapları Ülkeler Tarihi Kitapları Yabancı Dilde Tarih Kitapları Yakın Tarih Kitapları Tümünü Gör » Tüm Kategoriler Yayınevi Listesi Yazar Listesi 85 TL ve Üzeri Tüm Alışverişlerinizde KARGO BEDAVA! Üstelik Kapıda Ödeme Seçeneğiyle. MENU Çocuk Kitapları Çocuk 0-3 Yaş Kitapları Çocuk 4-5 Yaş Kitapları Çocuk 6-7 Yaş Kitapları Çocuk İlkokul Kitapları Gençlik Ortaokul Kitapları Gençlik Lise Kitapları En Sevilen Çocuk Kitabı Setleri Sessiz Kitaplar Eğitici ve Öğretici Çocuk Kitapları National Geographic Kids Etkinlik Kitapları Tavsiye Kitaplar Mahremiyet Eğitimi Kitaplari Öfke Kontrolü Kitapları Akran Zorbalığı Kitapları Tuvalet Eğitimi Kitapları Kardeş Konulu Kitaplar İnteraktif Kitaplar Ayrılık Kaygısı Kitapları Gece Korkuları Kitapları Biyografi Otobiyografi Kitapları Çocuk Origami Kitapları Okul Öncesi Çocuk Kitapları 5. Sınıf Kitapları Anaokulu 1. Sınıf Kitapları 2. Sınıf Kitapları 3. Sınıf Kitapları Setler 4. Sınıf Kitapları 0-3 Yaş Kitapları 3-6 Yaş Kitapları Dokun Hisset Kitapları Çocuk Etkinlik Kitapları Çocuk Boyama Kitapları Çocuk Bilim Kitapları Çocuk Kitabı TOP 50 100 Temel Eser Bilim Kurgu Kitapları Bilimsel Kitaplar Çocuk Bilmece Bulmaca Kitapları Çocuk Boyama Kitapları Çıkartmalı Kitaplar Çocuk Çizgi Roman Kitapları Çocuk Oyunları Kitapları Genel Çocuk Kitapları Çocuk Dil Eğitimi Kitapları Din Eğitimi Kitapları Dünya Çocuk Klasikleri Fantastik Çocuk Kitapları Çocuk Fıkra - Bilmece - Tekerleme Kitapları Hikayeler Hobi-Müzik Kitapları Masallar Çocuk Müzik Kitapları Okul Öncesi Resimli Kitaplar Okul Öncesi Şekilli Kitaplar Özel Eğitim Çocuk Kitapları Çocuk Piyes Kitapları Çocuk Referans Kitapları Çocuk Rehber - Kişisel Gelişim Kitapları Roman ve Öykü Kitapları Çocuk Şiir Kitapları Türk Klasikleri Kitapları Yabancı Dilde Çocuk Kitapları Yapbozlu Kitaplar Zeka Gelişimi Kitapları Edebiyat Kitapları Aforizma Casusluk Kitapları En Çok Satan Seri Katil Kitapları En Çok Okunan Suç Kitapları En Çok Satan Gizemli Kitaplar En Çok Satan 50 Dünya Klasiği Çok Satan Şiir Kitapları Çok Satan Çizgi Romanlar En Çok Okunan Karikatür Kitapları En Çok Satan Fantastik Kitaplar En Çok Okunan Bilim Kurgu Kitapları En Çok Satan 50 Korku Kitabı En Çok Satan Gerilim Kitapları Çok Satan Aşk Kitapları Türk Edebiyatı TOP 50 Dünya Klasikleri TOP 50 Çizgi Roman - Anime ve Mangalar 100 Temel Eser Kitapları Aksiyon ve Macera Kitapları Alman Edebiyatı Kitapları Amerikan Edebiyatı Anı Mektup ve Günlük Kitapları Anlatı Kitapları Antoloji Kitapları Araştıma ve İnceleme Kitapları Aşk Kitapları Bilim Kurgu Romanları Biyografik ve Otobiyografik Kitaplar Çizgi Roman Kitapları Denemeler Derlemeler Genel Ülke Edebiyatları Kitapları Dil Bilim Kitapları Divan Edebiyatı ve Halk Edebiyatı Kitapları Edebiyat Referans Kitapları Efsane ve Destan Kitapları Eleştiri İnceleme ve Kuram Kitapları Fantastik Romanlar Fransız Edebiyatı Kitapları Genel Edebiyat Kitapları İngiliz Edebiyatı İskandinav Edebiyatı İspanyol Edebiyatı İtalyan Edebiyatı Karikatürler Klasik Romanlar ve Kitapları Korku ve Gerilim Edebiyatı Kürt Edebiyatı Latin Edebiyatı Yetişkin Masal Kitapları Mizah Kitapları Ortadoğu ve Arap Edebiyatı Kitapları Öykü Kitapları Oyun Kitapları Periyodik Yayınlar Polisiye Romanlar Politik Kurgu Kitapları Roman Rus Edebiyatı Senaryo Kitapları Seyahatname Kitapları Şiir Kitapları Söyleşi Kitapları Tarihi Romanlar Tiyatro ve Piyes Kitapları Türk Edebiyatı Romanları Uzakdoğu Edebiyatı Yabancı Dilde Edebiyat Kitapları Gençlik Edebiyatı Eğitim - Okula Yardımcı Kitaplar Gezi ve Rehber Kitapları Gezi Rehber Kitapları Gezi Rehberi Kitapları İstanbul Rehberi Kitapları Kent Rehberleri Gezi ve Rehber Referans Kitapları Türkiye Rehber Kitapları Ülke Rehberi Kitapları Hobi & Oyuncak Kırtasiye Ajanda Takvim Ve Planlayıcılar Takvim Ve Planlayıcılar Ajanda Günlük ve Hatıra Defterleri Kırtasiye Hobi Ürünleri Çanta ve Mataralar Anaokulu Çantası Beslenme Çantası Okul Çantaları Suluk Matara ve Termos Kalem Çantaları Sırt Çantası Proje ve Resim Çantası Bavul ve Valiz Omuz Askılı Çantalar Bilgisayar Çantası Anne ve Bebek Bakım Çantası Para Kesesi Cüzdan ve El Çantaları Mini Bel ve Boyun Çantası Spor Çanta Diğer Kırtasiye Ürünleri Sticker ve Etiket Düzenleme Gereçleri Mıknatıslar Okul Deney Setleri Uyarı Levhaları ve Yer İşaretleri Çöp Kovaları Para Kasaları Bayraklar Ve Posterler Dosya ve Klasörler Sunum Dosyası Poşet Dosya Ayraç ve Seperatör Kutu Klasör Sıkıştırmalı Dosya Magazinlik Çıt Çıtlı Dosyalar Dosyalar Evrak Rafları Telli Dosya Sekreterlik Askılı Dosyalar Çakmalı Klasörler Dosya Aksesuar ve Malzemeleri Evrak Düzenleyici İmza Dosyası Lastikli Dosya Körüklü Dosya Cilt Kapakları Ofis Makineleri Hesap Makinesi Etiketleme Makinesi Laminasyon Makinesi Evrak İmha Makinesi Giyotin Bant Makinesi Zımba Makinesi Hava Temizleyici ve Filtreler Delgeç Makineleri Spiral Makinesi ve Malzemeleri Bantlama Makineleri Yazıcı ve Fotokopi Kağıtları Fotokopi Kağıtları Yazar Kasa ve Termal Rulolar Sürekli Form Kağıtları Gramajlı Kağıtlar Fax Kağıdı Ruloları Defterler Sketch Defter ve Kağıtları Not Defterleri ve Bloknotlar Seperatörlü Defter Güzelyazı Defteri Müzik Defterleri Ciltli Defter Resim Defteri Ve Blokları Kareli Defter Çizgili Defter Çizgisiz Defter Boyama ve Tasarım Defterleri Defter ve Kitap Kabı Butik Defterler Gramajlı Resim Defterleri Günlük ve Hatıra Defterleri Fihrist Defterler Matbu Evraklar ve Makbuzlar Kırtasiye Başlangıç Setleri Araç ve Gereçler Profiller Diğer Ürünler Spatulalar Kırtasiye Tek Fiyatlı Ürünler Kırtasiye TOP 50 Slime ve Malzemeleri Kinetik Kumlar Oyun Hamuru Ölçü ve Çizim Malzemeleri Cetvel Gönye Pergel Yazı ve Şekil Şablonu Ölçü Setleri Tahta ve Panolar Ayaklı Pano Mantar Pano Yazı Tahtası Çerçeve ve Portreler Yapıştırıcı ve Bantlar Stick Yapıştırıcı Japon Yapıştırıcı Sprey Yapıştırıcı Bantlar Çift Taraflı Bant Diğer Yapıştırıcılar Pratik Askılar Tutkallar Sıvı Yapıştırıcılar Hamur Yapıştırıcılar Okul Kırtasiyesi Abaküs Büyüteç Okul Gereçleri Müzik Alet ve Gereçleri Küreler Önlükler Anaokulu Okul Listesi 2. Sınıf Okul Listesi 1. Sınıf Okul Listesi 4. Sınıf Okul Listesi 3. Sınıf Okul Listesi 5. Sınıf Okul Listesi 6. Sınıf Okul Listesi 7. Sınıf Okul Listesi 8. Sınıf Okul Listesi Sanatsal Malzemeler Boyanabilir Obje Kendin Yap Seti Fırça Yardımcı Malzemeler Palet Evalar Dekupaj Kağıdı Kolay Transfer Kompozit Mozaik Taşlar Rölyef Rulo Kağıt Boyama Stencil Vernik Terebentin ve Resim Yağı Kil ve Proje Hamurları Şövale Maket Malzemeleri Profesyonel Kuru Boya Profesyonel Pastel Boya Tuvaller Keçeler Anaokulu Etkinlik Malzemeleri Dekoratif Ürünler Magnetler Saatler Diğer Dekoratif Ürünler Kum Saatleri Objeler Kumbaralar Kağıt Ürünleri Not Kağıtları-Post-it Okul Etiketleri Aydınger ve Eskiz Kağıtları Krapon Kağıtları Zarflar Pano ve Teknik Kağıtları Kağıt ve Kartonlar Boyalar ve Boya Ürünleri Kuru Boyalar Keçeli Boya Kalemleri Pastel Boyalar Sulu Boyalar Guaj Boyalar Mum Boyalar Akrilik Boya Parmak Boyası Yüz Boyası Ebru Boya ve Kitresi Kumaş Boyaları Cam Boyası Yıkanabilir Boya Özel Efekt Boyaları Sprey Boyalar Boyama Setleri Yağlı Boyalar Boyutlu Boya Ahşap ve Seramik Boyaları Boya Malzemeleri Ofis Malzemeleri Masaüstü Kalemlikleri Delgeç Kıskaç ve Ataş Kartvizitlik Zarf Açacağı Masaüstü Aksesuarlar Sümen Takımı ve Deri Ürünler Paket Lastiği Sıvı ve Şerit Düzeltici - Daksil Zımba Teli ve Tel Sökücü Raptiye ve İğne Masaüstü Organizer Makas Maket Bıçağı Zımbalar Kalemler ve Yazı Gereçleri Prestij Kalemler Markör Kalemler Porselen ve Tekstil Kalemleri Kaligrafi Kalemler Mürekkep ve Kartuş Gereçleri Tahta Kalemleri ve Gereçleri Asetat Kalemleri Kalem Gereçleri Dolma Kalem Kalem Refilleri Kalem Setleri Kalemtraşlar Kırtasiye Setleri Kopya Kalemi Silgiler Dereceli Çizim Kalemleri Grafik Kalemleri Butik Kalemler Fırça Uçlu Keçeli Kalemler Keçe Uçlu Kalemler Simli Kalemler Fosforlu Kalemler Fineliner Kalemler Kurşun Kalemler Teknik Çizim Kalemleri Tükenmez Kalemler Versatil Uçlu Kalemler KPSS Kitapları EKPSS Kitapları EKPSS Konu Anlatımlı Kitaplar EKPSS Soru Bankaları EKPSS Deneme Kitapları EKPSS Yaprak Testler KPSS A Grubu Kitapları KPSS A Grubu Konu Anlatımlı Kitaplar KPSS A Grubu Soru Bankaları KPSS A Grubu Deneme Kitapları KPSS A Grubu Çıkmış Soru Kitapları KPSS Eğitim Bilimleri Kitapları KPSS Eğitim Bilimleri Konu Anlatımlı Kitaplar KPSS Eğitim Bilimleri Soru Bankaları KPSS Eğitim Bilimleri Deneme Sınavları KPSS Eğitim Bilimleri Çıkmış Sorular Kitapları KPSS Eğitim Bilimleri Yaprak Testler KPSS Genel Yetenek ve Genel Kültür Kitapları KPSS Genel Yetenek Genel Kültür Konu Anlatımlı Kitaplar KPSS Genel Yetenek Genel Kültür Deneme Kitapları KPSS Genel Yetenek Genel Kültür Soru Bankaları KPSS Genel Yetenek Genel Kültür Çıkmış Soru Kitapları KPSS Genel Yetenek Genel Kültür Yaprak Testler KPSS Genel Yetenek Genel Kültür Cep Kitapları KPSS Lise Önlisans Kitapları KPSS Lise ve Önlisans Konu Anlatımlı Kitaplar KPSS Lise ve Önlisans Soru Bankaları KPSS Lise ve Önlisans Deneme Sınavları KPSS Lise ve Önlisans Çıkmış Sorular Kitapları KPSS Lise ve Önlisans Yaprak Testler KPSS Lise ve Önlisans Cep Kitapları KPSS Öğretmen Alan Bilgisi Sınavı Kitapları KPSS ÖABT Konu Anlatımlı Kitaplar KPSS ÖABT Soru Bankaları KPSS ÖABT Deneme Kitapları KPSS ÖABT Yaprak Testler Psikolojik Kitaplar Din Psikolojisi Kitapları Psikoloji Başvuru Kitapları Çocuk Psikolojisi Kitapları Eğitim Psikolojisi Kitapları Ekol ve Yaklaşım Kitapları Gelişim Psikolojisi Kitapları Genel Psikoloji Kitapları Psikiyatri ve Psikanaliz Kitapları Psikoloji Akımı Kitapları Psikolojik Araştırma Teknikleri Kitapları Psikolojik Danışma Kitapları Sosyal Psikoloji Kitapları Toplum Psikolojisi Kitapları Yabancı Dilde Psikoloji Kitapları Psikoloji Sağlık Kitapları Histoloji ve Embriyoloji Kitapları İlaç Rehber Kitapları Kadın Hastalıkları ve Doğum Kitapları Nöroloji Kitapları Psikiyatri Kitapları En Çok Satan Diyet Kitapları Sağlıklı Yaşam Kitapları Çok Satan Beslenme ve Diyet Kitapları Acil Tıp Kitapları Aile Sağlığı Kitapları Alternatif Tıp ve Şifalı Bitki Kitapları Anatomi Kitapları Annelik ve Çocuk Bakımı Kitapları Sağlık Başvuru Kitapları Beslenme ve Diyet Kitapları Biyoloji ve Genetik Kitapları Cinsel Sağlık Kitapları Çocuk Gelişimi Kitapları Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kitapları Genel Sağlık Kitapları Hamilelik ve Doğum Kitapları Sağlık İletişimi Kitapları Yoga ve Meditasyon Kitapları Tarih Kitapları Seçili Araştırma ve Tarih Kitapları En Çok Satan 100 Tarih Kitabı Antik Mısır Kitapları En Çok Okunan Türk Tarihi Kitapları En Çok Satan Osmanlı Kitapları En Çok Okunan Cumhuriyet Tarihi Kitapları Uygur Tarihi Kitapları En Çok Satan Otobiyografi Kitapları En Çok Satan Dünya Tarihi Kitapları Yunan Mitolojisi Kitapları I. Dünya Savaşı Kitapları II. Dünya Savaşı Kitapları En Çok Satan Biyografi Kitapları En Çok Satan Selçuklu Tarihi Kitapları Göktürk Tarihi Kitapları Amerika Tarihi Kitapları Anadolu Tarihi Kitapları Tarih Araştırma ve İnceleme Kitapları Arkeoloji Tarihi Kitapları Bölgeler Tarihi Kitapları Coğrafya ve Genel Kitaplar Genel Tarih Kitapları Dünya Tarihi Kitapları Kurtuluş Savaşı Kitapları Milletler Tarihi Kitapları Mustafa Kemal Atatürk Kitapları Önemli Olaylar ve Biyografi ve Otobiyografi Kitapları Osmanlı Tarihi Kitapları Tarih Referans Kitapları Selçuklu Dönemi Kitapları Tarihi Seyahatname Kitapları Sosyal Tarih Kitapları Tarih - Mitoloji Kitapları Tarih Felsefesi Kitapları Tarih Referans Kitapları Tarihi Belgeler Kitapları Tarihi Kişilikler Kitapları Türk Tarihi Araştırma Kitapları Türkiye ve Yakın Tarih Kitapları Türkiye ve Cumhuriyet Tarihi Kitapları Ülkeler Tarihi Kitapları Yabancı Dilde Tarih Kitapları Yakın Tarih Kitapları Tüm Kategoriler Yayınevi Listesi Yazar Listesi Edebiyat Kitapları Kırtasiye Okul Kitapları Oyuncak Sınavlara Hazırlık Kitap Tavsiyeleri Tüm Kampanyalar Fırsat Ürünler Anasayfa / Edebiyat Kitapları / Türk Edebiyatı Romanları Hikayeler Hakkında Bilgiler Türü Türk Edebiyatı Romanları Sayfa Sayısı 348 ISBN 9789759955731 Kapak Ciltsiz Ürün Özellikleri Ödeme Seçenekleri Hikayeler Kısa Özet Elinizdeki kitap Ahmet Hamdi Tanpınar’ın daha önce yayımlanmış olan "Yaz Yağmuru" ve "Abdullah Efendi’nin Rüyaları" isimli hikaye kitapları ile dergilerde yayımlanmış fakat kitaplarına girmemiş iki hikayesinden oluşmaktadır. Hikayeler Hakkında Yorumlar
ahmet hamdi tanpınar hikayeler özeti