Yoksaçocuk terk edilme sendromu yaşıyor. Hatta anne de yaşıyor. Oryantasyon çok önemli. Bazı çocukta kısa sürüyor, bazı çocukta uzun.” Zeynep Atak devam ediyor: “Biz aslında ağlamayan çocuktan daha çok korkarız. Çünkü daha sonra ağlarsa alışma süreci çok uzun sürer. Çocuk anneden hemen kopartılmamalı. Okulahazır olabilmek konusunda bir diğer önemli nokta, çocuğun arkadaş ilişkileri kurabilmesidir. Okula başlamadan önce çocuğun sosyal ortamlara girmesi, oyun oynamayı öğrenmesi, yenilgiyi ve bu durumla baş etmeyi öğrenmesi konusunda ailelerin desteği çocukların uyum sürecini kolaylaştıracaktır. Çocukların okul Böylecememesiz ve kesintisiz uyuyacaktı. 2 yaşına girdiği gün oğlum tamamen değişti ve sinir krizleri geçiren bir tip oldu! (2 yaşımıza ve 2 yaş sendromumuza girmiş olduk aynı gün. 2 mum değil 4 mum üflesek azdı..) –Şu an meme filan bıraktıramam! çok zor bir dönemde ! dedim ve erteledim bu süreci. Ailenize2. çocuk dahil olduğunda kardeş kıskançlığı, kardeş krizi ve çocuğunuzun yeni kardeşe alışma dönemi zorlukları sizi bekliyor. Kardeş krizini ve Giriş Yap Çocukve Bakıcısı Arasında Bağ Kurulmalı. Çocuk ile bakıcısı arasında oluşan bağın; çocuğun benlik kavramı ve sosyal çevre ile ilgili algılarının gelişimi üzerinde büyük etkisi olduğu bilinmektedir. İlk bağlanma süreci 1 yaşına kadar oluşur ve 3 yaşına kadar da gelişimini sürdürür. Okulaalışma süreci. Anne kucağından inip, ayakların toplumun kurallarından oluşan zeminine basması, pek çok çocuk ve aile için serüvenle doludur. gerekenler, 6 yaş çocuk ve okula başlamak, okul kaygısı, okulda ilk gün, okula alışma, çocuk ve okul, 2 yaş çocuk yeni okulda ilk gün, 3 yaş kreşe başlayan çocuğun Q7JC. Çocuğum Kreşe Başlıyor Kreş kimi aileler için zorunluluktur. Bazı aileler ise çocuklarının sosyalleşme ihtiyacını karşılayabilmek adına kreşe göndermeye karar verir. Son yıllarda hayat şartlarının zorluğu ve kadınların da iş hayatında daha fazla yer edinmeye başlamasıyla birlikte kreşe olan eğilimler bir hayli artmış durumda. Hele de çocukla ilgilenecek bir aile ferdi yoksa çocuklar erken yaşta kreşlerin yolunu tutuyor. Ancak alışma sürecinin sancılı olması hem aileleri hem de çocukları yoran bir durum. Bu konuda çaresiz kalan ebeveynler de stresli bir süreç yaşamak durumunda kalıyor. Aslında bu dönemi daha kolay ve psikolojik açıdan yıpranmadan atlatabilmek mümkün. Kreş İçin En Uygun Yaş Nedir? Bebekler dünyaya geldiği andan itibaren anne ve babalarının sevgi ve şefkatine gereksinim duyarlar. Süt çağı olarak bilinen ilk 2 yaş bebekler için hassas bir dönemdir. Bu nedenle uzmanlar çok mecbur kalmadıkça 2 yaştan önce bebeklerin kreşe başlamaması gerektiğini söyler. Ancak herkesin hayat şartları elbette farklıdır ve bazen maddi açıdan her iki ebeveynin de çalışmak zorunda olma durumu söz konusudur. Böyle istisnalar dışında çoğu anneler en az ilk 2 yılını bebekleriyle birlikte geçirmek isterler. Ancak çocuk kendi ihtiyaçlarını giderebilmeye başladığında, tuvalet alışkanlığı kazandığında ve rahatlıkla kendini ifade edebildiğinde kreşe başlamaya hazır demektir. Normal şartlar altında bir çocuk 2,5 yaşındayken kreşe başlayabilir. Ancak uzmanların önerisi tam olarak 4 yaştır. Çünkü 4 yaşına gelen bir çocuk artık oyun çağı denilen döneme adım atmış ve ebeveynine olan bağı da azalmıştır. Çocukların bu yaşta ailesinden ayrılma fikrine alışabilme durumu daha fazla gündemde olur. Ülkemizde kreşe başlama zamanı ortalama olarak 3 yaştır. Özellikle de kardeşi olmayan çocuklar için kreş iyi bir seçenektir. Çünkü 2,5 yaş sonrası çocuklar sosyalleşme ihtiyacı hissederler. Oyun arkadaşı bu dönemde çocuklar için önemli bir faktördür. Çocuklar kreş ortamında paylaşmayı öğrenirler. Görev üstlenmeyi, başkasının hakkına saygılı olmayı, nezaketi ve sorumluluğu anlarlar. Çoğu çocuk kreşe başlamadan önce çekingen bir yapıya sahipken sonradan açılır ve sosyal bir hal alır. Kreşe Alışma Süreci… Aslında genelde kreşe alışamayan çocukların arkasında fazla hassas anne ve babalar vardır. Çocuğun üzerine çok fazla düşmek, duygusal yaklaşmak ve çocuğundan ayrılmakta zorlanmak ne yazık ki kreşe alışma sürecini olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle öncelikle ebeveynler bu konuda kararlı olmalı ve geri adım atmamalıdır. Çocuğa her gün kreşe gitmesi gerektiği ve orada çok güzel bir gün geçireceği anlatılmalı, asla zorlayıcı şekilde davranılmamalıdır. Eğer çocuğunuza karşı fazla sahiplenici şekilde yaklaşırsanız sizden kopmak istememesi normaldir. Çünkü böyle durumlarda çocuklar anne ve babalarından ayrılınca kendini yapayalnız hissederler. Çocuğun kendisine güvenmesini sağlamak ailelerin görevidir. Kreşe başlayan çocuğunuza ufak hediyeler alabilirsiniz. Onu destekleyici ve övgü dolu sözlerle kreşe göndermeniz de oldukça etkilidir. Kreşe gitmeden önce evde çok hoşuna gidecek aktiviteler yapmasının önüne geçmeniz gereklidir. Örneğin; çizgi film izlemek çocuk için kreşten daha cazip olabilir. Bu nedenle çocuk sabah uykudan uyanır uyanmaz onu kreşe hazırlayabilir ve ”acaba bugün kreşte seni neler bekliyor?” gibi cümleler ile onu heyecanlandırabilirsiniz. Ayrıca vedalaşırken süreyi kısa tutmalı ve çocuğunuzu kreşe uğurlamalısınız. Çocuğunuz eve geldikten sonra ona kreşte neler yaptığıyla ilgili sorular sorabilirsiniz. Oyunlar ve etkinlikler hakkında sohbet etmek çocukların hoşuna gider. Çocuklar kendi başarılarını anlatmaya da bayılırlar. Ona gün içinde ne gibi işler başardığını da sorabilirsiniz. Çocuğunuz bazen hasta ya da çok keyifsiz olduğunda kreşe gitmek istemeyebilir. Böyle durumlarda evi çok fazla özendirecek etkinleri tercih etmeyin. Çünkü böyle bir durumda çocuğun kafası karışır ve evin kreşten farksız olduğunu düşünebilir. Çocuğunuzu Birden Yalnız Bırakmayın! İlk kreş deneyiminde çocuğu direkt olarak tam gün bırakmak asla doğru değildir. Aşamalı şekilde kreşe alışması çocuk için en iyisidir. Aksi halde her şeyi ilk başta tüketirse yeniden gitmek istemeyebilir. İlk günlerde bir iki saat kreşte kalması uygundur. Daha sonra bu süre artarak devam eder ve çocuk artık gün boyu anne, babadan ayrı şekilde tüm vaktini kreşte geçirebilir. İlk günlerde anne ya da baba kreşte beklemelidir ve çocuk dilediği zaman ebeveynini görebilmelidir. Kreş çocukların kaliteli zaman geçirmeleri ve sosyalleşmeleri açısından oldukça önemlidir. Gelişimlerini de olumlu yönde etkiler ve pek çok şey öğretir. Alışma sürecinde sabırlı olmanız ve çocuğunuzu devamlı motive etmeniz ise en büyük vazifenizdir. Göçmen Anneler’in kreşe başlatma süreciyle ilgili soruları ışığında Pedagog ve Okul Öncesi Eğitmeni Hatice Bisgin kaleme aldı; Çocuğum ne zaman kreş ya da anaokuluna başlamalı; doğru zaman ne zaman? Her çocuğun gelişme hızı, karakteri, yapısı ve onu etkileyen dış etkenler ne kadar farklıysa, okula başlamanın doğru zamanı ve yaşı da o kadar farklı olabiliyor. Avrupa genelinde en sık kreşe başlama yaş aralığı iki ila üç yaş arası iken, çok daha erken kreşe başlayan çocuk sayısı giderek artmakta. Tüm çocuklar için geçerli olan doğru ya da yanlış bir kreşe başlama yaşı yoktur zira doğru zamanı bir çok etken belirler. Her insanın yaşamı ve karakteri farklıdır, dolayısıyla en doğru olan yaklaşım bireysel olandır. Bu çocuk için de böyledir • Ebeveynlerin çalışma durumu • Çocuğun başka çocuklara giderek artan ilgisi • Ev ortamında ya da günlük hayatta kısıtlı şekilde sağlanılabilen sosyalleşme olanakları • Yeni dil öğrenimi ya da mevcut olan dilin gelişimi • Evde çocuğa bakma sorumluluğunun büyük kısmını üstlenmiş olan ebeveynin fiziksel ve ruhsal durumu • Yeni yerleşilen ülkeye her açıdan alışma ve yerleşme süreci • Çocuğun okul ya da kreş konusuna duyduğu ilgi • Pedagojik destek gereksinimi • Çocuğun gidebileceği alternatif yerler ya da farklı çözümler mesela bakıcı • Çocuğun pozitif gelişimi için gereken bir ya da daha fazla gelişim alanında ihtiyaç duyulan destek… Tüm bunlar sadece kreşe başlamadan önce karar aşamasında göz önünde bulundurulacak unsurlardan bir kaçı. Bu unsurlar da ailenin ve çocuğun durumuna göre değişebilir. Okul Seçimi; kreş mi yoksa anaokulu mu? Zamanlama kadar doğru okul ya da kreş seçimi de kafa karıştıran bir konudur. Bu noktada ailenin ve çocuğun ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hareket edilmelidir. Belli başlı göz önünde bulundurulması gerekenleri özetlersek • Konsept • Eve yakınlığı • Açılış ve kapanış saatleri • Ücret • Hijyen • Sınıfların yaş bölümü • Çalışan sayısı ve sınıfta öğretmen başına düşen çocuk sayısı • Çocuklara fiziksel hareket alanlarının olup olmaması • Sunulan hizmetler aktivite, yemek, geziler, özel destek, çalışanların uzmanlık alanları, vb. • Okulun çocuğa bakış açısı • Gelişim dokümentasyon seçenekleri, … Yukarıdakiler ve daha fazlası en iyi biçimde sağlanmış olsa bile, değinmek istediğim çok daha önemli olan bir nokta var Güven. Eğer çocuğunuzu emanet ettiğiniz okula ve öğretmene karşı güven duyamıyorsanız, en iyi konsept, sunulan en farklı aktivite ve hizmetler işe yaramayacaktır. Çocuklar, ailelerin duyduğu şüpheyi, tedirginliği ve güvensizliği hissederler. Bu durum ise kalan herşeyi olumsuz yönde etkiler. Kayıt ya da okulu gezme amaçlı gidilen ziyaretlerde, iki tarafın da beklentileri hakkında konuşmak faydalı olabilir. Okul ve aile arasında, güven ve saygı üzerinde kurulmuş sağlıklı bir iletişim herşeyden önemlidir. Bu iki taraf için de geçerlidir, çünkü öğretmen de ilk başta çocuğunuz ve durumunuz hakkında verdiğiniz bilgiler doğrultusunda bir izlenim edinecektir. Okula alışma süreci Okula alışma ya da alıştırma süreci dediğimiz okula başladıktan sonraki zaman da çoğu zaman stresli olabiliyor. Farklı okulların farklı alıştırma süreçleri vardır ve her bir ülkede farklı bir yaklaşım yaygın olabilir. Her açıdan en sağlıklı ve uygun konseptler; baştan sonra bir süreç içeren, çocuğu aşamalı olarak alıştıran konseptlerdir. Örnek olarak Berlin ve Münih alıştırma modelleri en bilinenler arasındadır. Münih modeli, Reggio pedagojisine yakın olmakla birlikte daha çok çocuğu ön plana koyarken, Berlin modeli velilerin ve öğretmenlerin bakış açısını da kapsar. Benim kişisel yaklaşımıma göre; günümüzün genel günlük yaşam şartlarına dayanarak, Berlin modeli en sağlıklısıdır, sadece çocuğun değil, ailenin durumuna göre esnekliğe de yer verir. Berlin Modeli; Temel Evre, Sağlamlaştırma ve Ayrılma Evresi, Bitiş Evresi olmak üzere 3 ana bölüme ayrılır. 1- Temel Evre İlk üç gün, anne veya babanın çocukla birlikte kreşte durur; ilk gün bir saat, ikinci gün iki saat, üçüncü gün üç saat olmak üzere, çocuğun kreşte kaldığı süreyi giderek artırılır. Oyunlara veya aktivitelere katılması için çocuğa ısrar edilmez, amaç çocuğun gözlemlemesi ve ebeveyniyle birlikte ortama güven duymasıdır. 2 – Sağlamlaştırma ve Ayrılma Evresi Takriben 4. ila 10. günleri kapsayan günlerde, ebeveynin çocuğun yanından kısa sürelerle ayrılmaya başlar ve her gün ayrı kaldığı çocuğun göremeyeceği bir yerde beklediği süreyi giderek artırır. Çocuğun yanında kaldığı sürelerde de çocukla aktif olarak ilgilenmez, kendini geri planda tutar. Bu evrenin amacı; çocuğun öğretmenine güvenmesi, alışması, ebeveyni olmadan orada durabilmeye alışmasıdır. 3- Bitiş Evresi sonra başlayan bu evrede ebeveyn artık kreşte durmaz, çocuk ailesinin gidişini protesto edip ağlasa bile öğretmenin kendisini teselli etmesine izin verir. Yine de ebeveynlerin telefonla ulaşılabilir olması ve çocuğun ısrarcı protestosu ihtimaline karşı her an okula gelmeye hazır olmaları önerilir. Bu 3 evrenin ardından çocuğun en fazla 3 hafta içinde okula tamamen alılacağı öngörülür. Okula başlama sürecinde farklı okulların ve ülkelerin farklı alıştırma süreci konseptlerini kıyasladığınızda aradaki farklar şaşırtıcı gelebilir. Örneğin, hiç aklınıza yatmayan, fakat alternatifi olmadığı için kabul etmek zorunda olduğunuz bir alıştırma süreci konsepti ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu noktada, güvenip denemekten başka bir çareniz olmayabilir. Bu durumda, eğer aylar sonra bile pozitif gelişmeler yaşanmıyorsa ve bir türlü güven duygusu sağlanamadıysa yani sağlıklı iletişim imkansızsa, başka okullara bakmak faydalı olacaktır. Biz bunların olmadığını varsayalım ve normal’ bir alıştırma sürecini düşünelim. Bu durumda güvene istikrar’ da ekleniyor. Eğer alıştırma sürecinde veli istikrarlı olmakta zorluk çeker ve kararsız bir şekilde ilerlerse, bu durum çocuğa da yansır. Elbette ailesinden ayrı kalmaktan başta hoşlanmayan çocuk, ailesinden etkilenir ve hissettiği ya da açık şekilde yaşadığı kararsızlık, alışma sürecini daha da zorlaştırır. Alıştırma sürecini kolaylaştıran unsurlar; istikrar, kararlılık ve çocukla hızla güzel bir bağ kurabilen öğretmendir. Öğretmen çocuk ile sağlıklı ve sıcak bir ilişki kurarsa, çocuğun zorlandığı anlarda onu daha çabuk sakinleştirebilecek ve çocuğun da bulunduğu yeni ortama güvenmesine yardımcı olacaktır. Aynı dili konuşmak her ne kadar kolaylık sağlasa da, farklı diller konuşmak güvenli bir ilişki oluşturmasını engellemez. Çocuğunuza ve kendinize zaman tanıyın. Biz yetişkinler bile alıştığımız rutinler, günlük alışkanlıklarımız veya bildiğimiz kurallar değiştiğinde zaman zaman zorlanabilirken, çocuklarımızın da aynı şekilde zorlanabileceğini unutmamalıyız. Önemli olan çocuğunuza, kendinize ve öğretmenlere güvenmenizdir. Alıştırma sürecinden sonra başa dönmek Regresyon Zaman zaman çok başarılı geçmiş alıştırma süreci sonrası bir geriye dönüş yaşanabilir. Bazı çocuklar bizim alıştırma süreci diye adlandırdığımız okula başlama zamanını aslında öyle algılamaz. Belli bir süre sonra; her gün belirli bir zaman orada kalacağını, annesinin ya da babasının gideceğini idrak eder. Gerçek alıştırma süreci bu noktadan itibaren başlar. Fakat aynı şekilde yine güven ve istikrar, öğretmen ile birlikte takım çalışması önemlidir. Mümkün olduğunca öğretmen ile iletişim halinde olmak ve birlikte hareket etmek pozitif gelişmeleri destekler. Bu da sağlıklı bir iletişim çerçevesinde gerçekleşebilir. Ev ortamında hırçınlaşma, artan ağlama Çocuğunuz yeni bir ortama, farklı günlük olaylara ve kurallara, kulağının belki de pek alışık olmadığı bir dilin konuşulduğu bir yere ayak uydurmaya çalışıyor. Çeşitli olayları, sosyal bağları ve olguları anlamak için çaba gösteriyor. Her gün her alanda gitgide ilerliyor da. Belki yeni dilde ilk sözcükler, şarkılar, belki de sınıfta ya da grup içerisinde edindiği ilk önemli roller ve arkadaşlıklar meşgul ediyor onu. Bu durumda eve geldikten sonra her zamankinden daha hırçın, daha tahammülsüz ve sabırsız görebilirsiniz çocuğunuzu. Okulda herşey yolundaysa, ama evde hırçın haller arttıysa, bu, çocuğunuzun gün içerisinde yaşadığı şeyleri hazmetmeye çalıştığı anlamına gelebilir. Biz yetişkinler bile yorucu bir iş gününün sonunda, akşama doğru, sabır ve enerjimizin azaldığını hissedip tahammülsüzleşirken, çocuklarımızı hırçınlaştıklarında hoş görmemek haksızlık olur. Önemli olan yine bu hisleri de sağlıklı bir şekilde yönetebilmek ve başa çıkabilmek. Yine de birşeylerin gözden kaçmış olmaması için bu durumda da öğretmen ile iletişim halinde olmak ve okul sonrası evde olan durumdan bahsetmek faydalı olacaktır. Her ne olursa olsun, gönlünüzü olumlu pozitif tutmaya çalışın. Bizim olumlu yaklaşımımız çocuklara güvenli bir ortam yaratır. Zorluklar, aşılmak, yeni şeyler öğrenmek ve ilerlemek için vardır. Bu çocuklarımız için de geçerlidir. Her ne kadar onların zorlandığı durumlarda içimizden sonuna kadar herşeyi onlar için çözmek gelse de, bazı şeyleri kendi başlarına aşmaya çalışmalıdırlar. Çocuğunuz zorluklarla başa çıkarken, öğretmeninin ve sizin desteğiniz gereklidir elbette. Özgüven, reziliyans zorluklarla başa çıkabilme, esneklik ya da psikolojik sağlamlık şeklinde Türkçe’ye çevirilebilir ve kendine yeterlilik duygusu kazanılacak sayısızca şeylerin sadece bir kaçı. Umarım yazdıklarım ile sizlere az da olsa yardımcı olmuşumdur. Bir sonraki yazımda multilingual yani çokdilli bir çevrede yetişen çocuğun gelişimine dair sorularınızı cevaplandırmaya çalışacağım. Sevgiler, Pedagog Hatice Bisgin Fiziksel ve zihinsel gelişim farklılık gösterse de, her çocuğun akranlarıyla bir araya gelerek sosyalleşmesi, bireyselliğini, ilgi alanlarını, yeteneklerini keşfetmesi gerekir. Genel olarak 36 ay itibarıyla, çocuk kreşe gitmek üzere hazırdır. Bu yaştan önce annesinden ya da kendisine bakan kişiden ayrılmak istemeyebilir. Bu yüzden 3 yaş öncesi çocuğu zorlamamak daha iyidir. Çocuğunuz yeterli dil gelişimine, kalemi ya da çatalı tutabilecek kadar ince motor hareketlerine ve beden koordinasyonuna sahipse, yönergeleri dinleyip uygulayabiliyorsa 3 yaş civarında artık bir yuvaya gidebilir. Gelişimini tam olarak tamamlamadan kreşe başlama durumunda özgüvenini yitirebilir, ailesi tarafından okulun bir ceza yöntemi olduğunu düşünebilir, çok hırçın ya da tam tersi içine kapanabilir. Kısaca kişiliği her anlamda olumsuz etkilenebilir. Hatta uzun bir süre kreşe gitmek fobi haline gelebilir. Sosyalleşme Zamanı Evde annesinin kanatları altında kendini güvende hisseden 3 yaş çocuğu, öğretmenin idaresindeki huzurlu ve rahat hissedeceği sınıfında, akran iletişiminin nasıl olması gerektiğini de öğrenir. Evde üzerine titrenen benmerkezli çocuk artık bir sınıfın üyesidir. 3 yaş öncesi akranıyla aynı ortamda olsa da birlikte oynamayı bilemeyen çocuk, kreşte beraber oynamayı, oyuncağını paylaşmayı öğrenir. Ailelerin sıklıkla sıkıntı yaşadığı okul öncesi eğitime alışma dönemi için annelerin tutumunun da önemli olduğunun altını çizen Canbebe Uzman Ekibinde yer alan Çocuk Gelişimi Uzmanı Özge Selçuk Bozkurt açıklamasında şunlara değindi “Çocuk kadar ailelerin de okul öncesi eğitime hazır olmaları gerekir. Eğer anne stres ve kaygı yaşıyorsa çocuk bunu hisseder. Anne kaygısı olsa dahi bunu kesinlikle çocuğa yansıtmamalıdır. Seçtiğiniz okulun iyi bir okul olduğunu çocuğunuza kısaca anlatın. Öğretmen kelimesi çocuğunuz için yeni bir kavram. Öğretmenine güvenebileceğini, su isteyebileceğini, tuvaleti geldiğinde izin isteyip gerekirse beraber gidebileceğini anlatın. Okula ilk alışma dönemi olarak bilinen oryantasyon günlerinde çocuğunuzu kademeli olarak okula alıştırın. Daha kısa süre okulda vakit geçirsin. Okulu seçip kayıt yaptırıyorsunuz ancak öğretmeni önceden seçme şansınız olamıyor. Çocuğunuzla birebir ilişkide olacak kişi öğretmeni. Mümkünse çocuğunuzu okula göndermeden önce öğretmeniyle tanışın ve daima iyi bir iletişim içinde olmaya gayret gösterin. Okulla beraber gerçekleştireceğiniz işbirliği her zaman çocuğunuza pozitif yönde yansır. Çocuğunuzun yanında kesinlikle öğretmenini ya da gittiği eğitim kurumunu eleştirmeyin. Bazen okul açıldıktan 1 hafta sonra başlamak da çocuğunuzun kolay alışmasına yardımcı olur çünkü ilk günler ortamda çok fazla ağlayan çocuk ve etraftaki kaygılı anne-babalar çocuğun heyecanını daha da artırabilir. Okula başlarken çocuğun yaşadığı kaygı ilerdeki tüm eğitim hayatını etkileyebilir. Okul fobisi yaşayan çocukta ağlama krizleri, uykusuzluk ya da iştahsızlık görülebilir. Bu durumda aile kesinlikle bir süre bekleyelim, alalım okuldan sonra tekrar gider gibi bir yaklaşımda bulunmamalı, sorunun ana kaynağını okuldaki eğitimcilerle beraber bulup çözmelidir. 3 Yaş sonrası okula gitme ertelendikçe, çocuğun alışma süreci daha da güçleşir.” Okul Öncesi Eğitimin Kazandırdıkları 2 yaş sonrası evde verdiğiniz küçük sorumluluklarla az da olsa bireyselleşen, sorumluluk almayı öğrenen çocuğunuz okul öncesi eğitimle farklı ailelerden gelen arkadaşlarıyla ortak bir grup içinde kurallara uymayı, sırasını beklemeyi, paylaşmayı, iş bölümünü öğrenir. Özgüveni gelişir. Varlıkları, çevreyi ve farklı insan davranışlarını tanımaya başlar. Konuşma ve dinleme becerisi artar. İyi seçilmiş bir okul öncesi eğitim kurumu, çocuğun ilerde ilkokula kolay uyum göstermesine ve akademik olarak da başarılı olmasına yardımcıdır. Canbebe Uzmanlarından Çocuk Gelişim Uzmanı Özge Selçuk Bozkurt, “Kreş hayatı çocuğun şekillenmesinde çok önemlidir. Çocuğun özgüvenin gelişmesinde, öz bakım becerilerini kendi başına yapıyor olması önemlidir. Evde diş fırçalamak istemeyen, tek başına tuvalete gitmekte zorlanan çocuk, okulda aldığı diş sağlığı, vücudumu tanıyalım gibi eğitimlerle bunları kendisi yapmayı öğrenir. Evde kendi kendine yemek yeme ve farklı tatları keşfetme konusunda zorluk çıkaran çocuğunuz okul sayesinde sofra adabını öğrenir.“ Dedi. Okul öncesi eğitim kurumlarında çocukların eğitiminde ana materyal, oyundur. Sayılar, harfler renkler, hayvanlar, meyve-sebzeler gibi pek çok kavram hep oyunla öğretilir. Oyunun içinde yer alan dans ve spor faaliyetleriyle çocuk bedenini kullanmayı bilir. Oynayarak kendini keşfeden çocuk, duygularını ifade edebilme becerisini geliştirir. Kendini tanır ve yapacaklarını- yapamayacaklarını görür, özgüveni artar. Özge Selçuk Bozkurt Çocuk Gelişimi Uzmanı Kardeş kıskançlığınının psikologlara en çok danışılan konu olduğunu belirten Uzman Psikolog Yeşim Erdoğdu, yeni kardeşe alışma sürecinde anne babalara önemli tavsiyelerde bulundu...Günümüzde ailelerin destek almak için psikologlara en çok başvurduğu konulardan biri "Kardeş Kıskançlığı" olmaktadır. Aileye yeni bir bireyin katılması tüm aile bireylerinin yaşantısını ayrı ayrı etkileyen bir durumdur. Bu yeni durumdan genellikle en çok etkilenenler yeni bir kardeşin geldiğini öğrenen çocuklar olmaktadır. Kardeş kıskançlığı özellikle 2-8 yaş arası çocuklarda kendini göstermektedir. Burada bahsedilen kıskançlık duygusunu oluşturan etmenler; hem anne babayı başka biriyle paylaşmakta yaşanan güçlük, hem de bu yaşlarda benmerkezciliğe sahip çocuğun üzerindeki ilginin azalacağına dair duyduğu tehdittir. Bu nedenle aileye kardeşin katılacağı açıklandıktan, kardeş doğduktan sonraki ilk zamanlara kadar süren alışma sürecinde anne ve babanın çocuklarına karşı olumlu tutumları oldukça yeni bir üye katıldığında çocukların psikolojisinin olumsuz etkilenmemesi adına ebeveynlerin yaptıkları bazı davranışlar, altında taşıdığı olumlu niyet kadar olumlu sonuçlar vermeyebilir. Aşağıda ilk olarak kaçınılması gereken anne baba tutumlarına değinilecek, daha sonra bu süreçte çocukların psikolojisini olumlu etkileyen tutumlar YAKLAŞIMLAR1 “SEN BÜYÜKSÜN. KARDEŞİN KÜÇÜK OLDUĞU İÇİN ONUNLA DAHA ÇOK İLGİLENİYORUM.”Bu ifadeyi kullanırken göz ardı edilmemesi gereken; çocukların hepsinin çocuk olduğudur. Yaşça diğerine göre büyük olduğu gerekçesiyle hiçbir çocuğun ilgiye daha az ihtiyaç duyduğu düşünülmemelidir. Aileye kardeş katıldıktan sonra onlardan büyük insan davranışı beklemek ve yeterli ilgiyi göstermemek onları gerileme davranışlarına; yani bebeksi davranışlara yönlendirir. Çünkü kardeşi bebek yani küçük olduğu için onunla daha çok ilgilenildiğini düşünen çocuk, kardeşi gibi bebeksi davranırsa ilgiyi geri kazanabileceğini düşünür. Bununla birlikte parmak emme, altını ıslatma, dışkı kaçırma, konuşmada gerilik gibi belirtiler “KARDEŞ DOĞDUKTAN HEMEN SONRA ÇOCUĞUN KREŞE/OKULA BAŞLATILMASI VEYA BAŞKA EVE GÖNDERİLMESİ”Yaşça büyük çocuğun kreşe veya okula yeni başladığı dönemin, aileye yeni bir kardeşin katılması dönemine denk gelmesiyle birlikte çocuklar yeni kardeş yüzünden evden gönderildiklerini, artık istenmediklerini ve dışlandıklarını hissederler. Bunun önüne geçmek için, kardeşine alışana kadar çocuğun kreşe/okula yeni başlama süreci bir kaç ay ertelenmelidir. Yine kardeş doğduktan sonraki ilk gün ve haftalarda, bazen ebeveynler bebeğin bakımını daha iyi gerçekleştirebilmek için yaşça büyük çocukları anneanne ve babaannenin evine göndermektedirler. Bu da çocuğun kendisinde istenmediği düşüncelerine yol açan ve psikolojisini olumsuz etkileyen bir “O SÜREKLİ AĞLIYOR, ALTINA YAPIYOR, BAK SEN NE KADAR AKILLISIN!”Bazen anneler ve babalar aileye yeni bir birey katıldığında yaşça büyük çocuklarının ihtiyaç duyduğu ilgiyi yanlış ve abartılı şekillerde gösterebilmektedirler. Kıskançlık duygularını engellemek için, yaşça büyük çocuklarının özelliklerini aşırı övüp, aynı zamanda bebekle ilgili olumsuz ifadelerde bulunmak; kardeş kıskançlığını önlemede geçerli bir yöntem olmamaktadır. Kendisinin daha üstün özellikleri olduğu söylenmesine rağmen bebekle daha çok ilgilenildiğini gören çocuk; haksızlığa uğradığını ve kandırıldığını düşünerek anne ve babasına karşı; kardeşine karşı düşmanlık duygularına sahip olabilir. Kardeşini; anne ve babayı üzen ve sürekli "sorun" yaratan bir varlık olarak görür. Bunların sonucu olarak hem kardeşe hem de ebeveynlere öfkeli, saldırgan veya küskün davranışlarda SINIRLARI ORTADAN KALDIRMAK, HER İSTEDİĞİNİ YAPMAKBüyük çocukların kardeşlerini kıskanmalarının önüne geçmek için anne babanın çocuğa aşırı hoşgörü göstermesi duruma olumsuz etkileyecektir. Örneğin kardeşe ayrılan ilgiyi telafi etmek için olumsuz davranışlarını görmezden gelmek veya pekiştirmek, önceden tek başına yatan çocuğun anne babayla uyumasına izin vermek, her istediğini almak, her istediğini yapmak çocuğun psikolojik gelişimini olumsuz etkileyen tutumlardır. Eskiden geçerli kurallar devam ettirilmelidir. Aynı zamanda, bebeğin dünyaya geleceği açıklanırken; "Senin için kardeş yapıyoruz, sen oyna diye sana kardeş yapıyoruz." gibi ifadelerden de kaçınılmalıdır. Çocuk aileye yeni bir üye katılması kararının anne ve babaya ait bir karar olduğunu ve kardeşinin de ayrı bir birey olarak ailede değerli olduğunu “KARDEŞİNİ AĞLATMASANA!”, “ÇEKİL KARDEŞİNİN BAŞINDAN”, “RAHAT BIRAK KARDEŞİNİ”Kardeşiyle oynamak istediğinde veya ona dokunduğunda, yaklaştığında anne-babasından bu cümleleri duyan çocuğun aklından şu düşünceler geçer "Annem-babam kardeşim yüzünden bana kızıyor, demek ki o iyi biri değil." Bu kardeş kıskançlığını arttıran ve tetikleyen bir tutumdur. Bununla birlikte çocuklar bazen kardeşine duyduğu kıskançlıkla bilinçli veya bilinçdışı olarak, kardeşlerine saldırgan ve zarar verici davranışlarda bulunabilmektedirler. Bu noktada çocuğa; bebeğe zarar vermesine izin verilmeyeceği net bir şekilde anlatılmalıdır. Ancak yine yargılayıcı, suçlayıcı, tehdit edici bir yaklaşımdan GEREKENLER NELERDİR?Çocuklara kardeşleriyle ilgili küçük sorumluluklar verilmelidir. Bu abla-abi, kardeş ilişkisini güçlendirir, bu ilişkide önemli bir yeri olduğunu keşfetmesini sağlar. Aynı zamanda bebeğin kendi işlerini yapabilecek kapasitede olmadığını gördüğünde ona merhamet duyguları geliştirmesine katkıda kandırmaya çalışmak belki de ebeveynlerin kendilerini kandırmasıyla sonuçlanmaktadır. Bir yetişkinin soyut düşünme becerilerine sahip olmasa bile çocuklar; yaşadıklarını ve çevrelerinden gördükleri davranışları, hisleri anlayabilme ve gerçeği analiz edebilme yetisine sahiptirler. Çocuklara karşı samimi olmak; gerçekleri ve gerçek hisleri onlara yansıtmak gerekir. Yaşananlar çocuklara açıklanırken, onların duygularını ve hassas psikolojik gelişimlerini olumsuz etkilemeyecek, uygun bir şekilde Örn oyunlaştırarakama kandırmayarak, sembolize edilerek, anlayışlı ve yumuşak bir tutumda ve gösterilen ilgide “denge”yi sağlamak önem taşıyan bir unsurdur. Yaşça büyük çocuğun kardeşini kıskanmasını önlemek için üstün yanlarına vurgu yapılıp, kardeşin olumsuz yanları gösterildiğinde sağlanması gereken dengenin ötesine geçilmiş olur. Aynı şekilde, kendisi büyük olduğu için veya kardeşi bebek olduğu için kardeşe daha fazla ilgi gösterildiğinin altının çizilmesi de ilgiye erişmek için yaşça büyük çocuğun davranışlarını geriletebilir. HER İKİSİNİN DE İLGİ GÖRMEYİ HAK ETTİKLERİ,Kardeşinin temel ihtiyaçlarını karşılamak için ayrılan sürenin daha çok olmasının ona daha çok sevgi duyulduğu anlamına gelmediği,Kendisi de bebekken aynı şekilde emzirildiği, altının değiştirildiği ve kardeşinin de bir gün kendisi bunları yapana kadar ona yardımcı olunduğu, isterse kendisinin de kardeşine yardımcı olabileceği,İkisinin de ihtiyaç duyduklarında hep yanlarında olunacağı, ikisinin de birbirinden farkı olmadan çok sevildiği ve çok değerli oldukları sözlerle-davranışlarla yeni bir üyenin katılmasının heyecanını yaşayan tüm ailelere; hayatlarındaki bu yeni, güzel, bir o kadar da sabır gerektiren dönemde kolaylıklar ve mutluluklar...Uzman Psikolog Yeşim Erdoğdu Kreş, çocuklar için akademik yaşama adım attıkları önemli bir süreç… Çocuklar bu dönemde sosyalleşir, yeni ilişkiler deneyimler, öğretmen, sınıf gibi kavramları tanır. Ailesinden öğrendiklerinin dışında bazı kural ve düzenlemelere uyum sağlar ve bir gruba dahil olmaya çalışır. Çocuklar kreş ortamında “Ben ve diğerleri” gibi birçok kavramda kendilerini geliştirdikleri önemli bir sürece dahil olurlar. Kreş dönemi, çocukların daha sistemli ve kavramsal anlamda öğrenme sürecine başladığı bir dönem. Aynı zamanda, matematik, türkçe, yabancı dil gibi akademik konular ve okulda alacakları eğitim için bir ön hazırlık niteliğinde… İdeal Kreş Yaşı Kaç Olmalı? Kreş, çocuklar için çok önemli bir başlangıç noktası. Peki; ideal kreş yaşı kaç olmalı? Çocukların gelişim süreçlerinde farklılıklar olabilir. Bu farklılıklar; kişisel-sosyal alandaki becerileri, dil becerileri, sözlü ve sözsüz iletişim becerileri, ince motor – kaba motor kabiliyetleri ve aynı zamanda duygusal gelişim alanlarında gözlenebilir. Bunlar; çocuğu kreşe başlatmama unsuru olabileceği gibi, kreşe başlatma nedenleri içerisinde de yer alabilir. Bu noktada; çocuğun yaşına uygun gelişim sürecinin nasıl olduğuna bakmak gerekir. Çocukların Gelişim Süreçleri İlk iki yaşta özbakım veren ile birlikte olan çocuklar, yürümeye başladıklarında kendi kendine var olmayı deneyimler. Özbakım vereninden başka birisi olduklarının, o kişinin bir parçası olmadıklarının farkına varırlar. Özellikle gelişen taklit becerisi, anne babalar için heyecan verici olduğu gibi; uzmanların da gelişim için önemsediği ve gözlemlediği bir yetidir. Daha sonra “2 yaş sendromu” olarak anılan daha çalkantılı bir döneme girilir. Çocuklar bu dönemde “ben” farkındalığı ile hareket etmeye başlıyor ve birçok işi kendi başlarına yapmak ister. 2-3 yaş döneminde, “paralel oyun evresi” yani çocukların bir arada farklı oyunlar oynamasından çok; birbirleriyle etkileşime girip grup halinde oyunlar oynadıkları dönem başlar. 3 yaş dönemi, şart olmamakla birlikte; ebeveynin gözlem ve fikrine bağlı olarak kreşe başlanabilecek bir dönem… 4 yaşından sonra ise pek çok çocuğun bu konuda uyum sağlayabilmesi söz konusudur. 4 yaş öncesinde tam gün kreş fazla gelebilir. Bu yüzden iyi bir gözlem ve psiko-sosyal gelişim çerçevesinde değerlendirme yapılması gerekir. Gelişim Farklılıkları Çocuklar gelişim sürecinde her yeni ayda farklı alanlarda gelişim gösterebilirler. Bazı çocuklarda birtakım gelişim gerilikleri söz konusu olabilir. Peki; böyle durumlarda kreşe başlama kriterleri neler olmalı? Eğer çocuklar henüz sosyal gelişim göstermemişse ya da tuvalet gibi temel ihtiyaçlarını tek başlarına karşılayamıyorsa, bu süreçleri evde tamamlayıp daha sonra kreşe başlamaları uygun olacaktır. Henüz konuşmaya başlamayan ya da kendi gelişim dönemine uygun kelime haznesine sahip olmayan çocukların; kreş gibi, sosyalleşmesinin mümkün olduğu ve eğitim aldığı bir ortamda bulunmasının dil gelişimi olumlu etkilediği söylenebilir. Karar Sürecini Etkileyen Diğer Unsurlar Az önce sözünü ettiklerimiz çocuğun gelişim aşamasına uygun olarak karar sürecinde etkili olabilecek noktalardı. Bunlara ek olarak; özbakım veren kişi, çocuğun okula başlaması ile birlikte kendi yaşamında birtakım değişiklikler planlıyor olabilir. Çalışma hayatına dönmek bu değişiklerden bir tanesi… Böyle bir durumda çocuğun kreşe başlaması ile çalışma hayatına dönme zamanının aynı olmaması gerekir. Çocuğun kreşe daha önce başlaması ve alışma sürecini tamamlaması daha doğru olacaktır. Çocuk kreşe başlarken zorluk yaşadığında yanında olabilmek uygun bir geçiş süreci yaşanmasına olanak verir. Çocukların akademik yaşama adım attıkları bu süreç büyük önem taşıyor. Kreşe başlanacak döneme doğru karar vermek ve gelişim süreçlerini doğru gözlemlemek gerekiyor. Gelişim dönemleri, kreş, eğitim süreçleri gibi konularda detaylı bilgi almak için aba Psikoloji YouTube kanalına abone olabilir, bizimle iletişime geçebilirsiniz.

2 yaş çocuğun kreşe alışma süreci